2023’te Psikolojik Atmosfer

İnsan içinden “Keşke bunu yapabilseydik” diye geçiriyor ama gerçek; bu ‘keşke’nin çok zor olduğunu yüzümüze çarptıkça dönüp dolaşıp en önemli motivasyon ve teselli aracımız olan umuda sarılıyoruz. Ancak sorumluluk almadan ve harekete geçmeden edilen umut, en az umutsuzluk kadar ölümcüldür.

Yeni yıl dilekleri insanların her yeni yıla umut yenileyerek girme eğilimlerini yansıtan otomatikleşmiş düşünme şekilleri ve davranış ritüelleridir. Zaman kavramına fizik bilimi penceresinden baktığımızdaysa “yeni” diye bir yıl olamayacağını ve zamanı gün, ay, yıl diye dilimlere ayırmanın insan icadı bir “illüzyon” olduğunu biliyoruz. Belki de sonsuza akan menzilsiz bir nehir olan zamanın içinde sürüklenen damlalar misali bizler, ay, yıl gibi “zaman döngüleri” belirleyerek bu kesintisiz ve bitimsiz olan akışta kendimize tutunacak “dallar” oluşturmuş oluyoruz.

Aynı şekilde, bitim süreleriyle sınırlandırılmış işler hariç, hayatımızı önemli ölçüde etkileyen olaylar da tıpkı zaman gibi “yeni yıl” ya da “döngü” dinlemeden gerçekleşiveriyorlar. Örneğin; bir doğal afeti, meydana gelecek bir kazayı, hastalığı, ölümü, hatta insan eliyle meydana getirilmiş olmalarına rağmen bir açlık sorununu, toplu veya bireysel şiddetin yaşanmasını yıl döngüsünü kapatarak durduramıyoruz. İnsan içinden “Keşke bunu yapabilseydik” diye geçiriyor ama gerçek; bu ‘keşke’nin çok zor olduğunu yüzümüze çarptıkça dönüp dolaşıp en önemli motivasyon ve teselli aracımız olan umuda sarılıyoruz.

Cumhuriyetimizin 100. yılındayız. Yıllardır merakla beklediğimiz 2023’e nasıl bir psikolojik atmosfer içinde giriyoruz? Baktığımızda ne yazık ki açtığımız “yeni yıl döngüsünün” umutlarla dolu olduğunu göremiyoruz. Zaman nehrinin önceki yıllardan sürükleyip 2023’ün kıyısına bıraktığı pek çok sorunun, bu kıyıda bekleyen yeni sorunlara eklenerek hayatlarımızı ve psikolojimizi olumsuz yönde etkilemeye devam edeceği anlaşılıyor. Bu sorunlara bazı veriler ışığında göz atarak hiç olmazsa farkındalığımızı artırabilir, kendimiz, ülkemiz ve insanlık için bazı önlemler almanın ve çözümler üretmenin olanaklarını düşünebiliriz.

KÜRESEL OLAYLAR VE PSİKOLOJİK ETKİLERİ

Araştırmalar dünyada yaygın psikolojik durumun başta gençler ve kadınlar olmak üzere insanlığın geneli açısından pek iç açıcı olmadığını ortaya koyuyor.

Araştırma kuruluşu Gallup’un 2022 yılında yayımlanan “Kör Nokta: Mutsuzluğun Küresel Yükselişi ve Liderler Bunu Kaçırdı” başlıklı geniş katılımlı araştırması, yoksulluk, gelir dağılımında derinleşen farklar, “kötü topluluklarda” yaşama, açlık, özellikle pandeminin doğurduğu yalnızlık ve istenmeyen iş koşulları gibi nedenlerle mutsuzluk düzeyinin bütün dünyada ciddi düzeyde yükseldiğini ortaya koyuyor. Araştırma, liderlerin, insanlarda artan stres, öfke, üzüntü ve genel anlamda mutsuzluğu gözden kaçırdıklarını ve insanların yaşadıkları psikolojik etkilenimlerle yeterince ilgilenmediklerini öne sürüyor. Sizce de bu tez gerçeklerle bağdaşmıyor mu?

Dünya Ekonomik Formu’nun 2023 Küresel Riskler Raporu’nda da pandemi, Rusya – Ukrayna savaşı, enerji, enflasyon, gıda ve güvenlik konularının önümüzdeki iki yıla damgasını vuracak küresel riskler yarattığı ifade ediliyor. Bu riskler arasında ise artan yaşam maliyeti krizi, dezenformasyona bağlı toplumsal kutuplaşmalar, doğal felaketler ve olağanüstü iklim olayları, kazananı olmayan küresel ekonomik savaşlar, artan siber suçlar ve geniş çaplı mülteci sorunları sıralanıyor. Dünyada iklimsel ve biyolojik çeşitliliği iyileştirmeye yönelik adım atılmadıkça bu risklerin önümüzdeki 10 yılda artarak devam edeceği vurgulanıyor.

Gallup araştırması ve Dünya Ekonomik Formu Raporu’na paralel bulgular ortaya koyan pek çok lokal veya global ölçekli araştırma ABD başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde intihar oranlarının, kadına yönelik şiddetin, psikiyatrik ilaç kullanımı ve psikiyatrik bozuklukların giderek arttığını, gençlerin işsizlik ve gelecek belirsizliği gibi nedenler başta olmak üzere pek çok sosyo – ekonomik etken nedeniyle son derece mutsuz olduklarını ortaya koyuyor.

TÜRKİYE’NİN GENEL PSİKOLOJİK GÖRÜNÜMÜ

Dünya bu haldeyken Türkiye’nin daha iyi durumda olması beklenebilir mi? Ne yazık ki, dünyayı etkilediğinden söz ettiğimiz parametrelerin hiçbiri açısından daha iyi olduğumuzu söyleyemediğimiz gibi, çoğu konuda ülke sıralamalarının en altında olduğumuzu üzülerek görüyoruz. Üstelik içinde bulunduğumuz ve psikolojimizi alt üst eden koşullar sadece global kaynaklı değil, ülke koşullarından kaynaklı olarak karşımıza çıkıyor.

Gallup’un “Dünya Mutluluk Endeksi”ne göre Türkiye 146 ülke arasında 112. sıra ile Uganda ve Zimbabve’nin gerisinde yer alıyorken, 2021’de yayımlanan Birleşmiş Milletler Dünya Mutluluk Raporu’na göre de Türkiye 149. ülke arasında 104. sırada yer alıyor. Benzer araştırmalar Türkiye’nin her geçen gün gerilere doğru düştüğünü gösteriyor.

Mutluluk ya da mutsuzluk seviyesi hakkında, beyin göçü, psikiyatrik ilaç kullanımı, şiddet, madde kullanımı ve işsizlik oranlarındaki ciddi artış, yoksullaşma ve hayat pahalılığı yeterince fikir veriyor. Bu konulardaki araştırma verileri de ortaya konulan olumsuz tabloyu destekliyor.

Doktorlar ve mühendisler başta olmak üzere ülkemizin nitelikli, genç insan gücünün her geçen gün azalmasına yol açan göçlerin temel sebeplerine göz atalım. Gelecek kaygısı, beklentilerin altında kalan ekonomik kazanca karşılık aşırı çalışmanın getirdiği mutsuzluk, kendi yaşam tarzına uygun yaşama beklentilerinde azalma gibi sosyal psikolojik, ekonomik ve politik nedenler karşımıza çıkıyor. Türkiye’deki mülteci sorununun da ciddi bir toplumsal stres yarattığı ise sır değil.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kimi yıllarda kaygı verici artışların yaşandığı intiharların en başta gelen nedenleri, psikolojik ya da fiziksel acıdan kurtulma ve geçim sıkıntısı… Üsküdar Üniversitesi’nde yapılan araştırmada (2019) toplumdaki şiddet eğiliminin %67’lere kadar çıkabildiği vurgulanıyor. Bu oran, sık sık kamuoyuna yansıyan kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin neden şaşırtıcı olmadığını gösteriyor.

Veriler her ne kadar dünyamız ve ülkemiz adına pek olumlu bir tablo ortaya koymasa da 2023’te de umut etmeye devam edeceğiz. Zira, umut, bir motivasyon kaynağı ve bir şeylerin daha iyi olabileceğine dair inançtır; tünelin ucundaki ışıktır. Ancak sorumluluk almadan ve harekete geçmeden edilen umut, en az umutsuzluk kadar ölümcüldür.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu