Böbreklerimiz, vücudumuzun sıvı ve elektrolit dengesini sağlayan, ürettiği hormonlarla tansiyon dengesini sağlayıp , kemik sağlığını koruyan, kan üretimini ayarlayan organlarımızdır. Böbreklerimiz vücudumuzdaki tüm kanı her 5 dakikada bir yani günde 250 defadan fazla süzer , proteinler başta olmak üzre yararlı maddeleri atmazken, zararlı maddeleri idrar aracılığı ile atarlar.
Ülkemizde erişkin nüfusun %15.7’sinde (yaklaşık 8 milyon kişide) hafif veya şiddetli böbrek hastalığı varken, 61.000 kişi diyaliz tedavisi almakta, 12.800 kişi ise böbrek nakilli olarak hayatlarına devam etmektedirler. Kalıcı böbrek hastalığı için risk faktörleri; diyabet, hipertansiyon, ailede böbrek hastalığı olması, idrar yolu taşları, idrar yolu tıkanıklıkları, SLE gibi otoimmün hastalıklar, obezite, düşük sosyoekonomik durum ve sigaradır. Ülkemizde, Türk Nefroloji Derneği verilerine göre, diyalize giren hastalarda, böbrek yetmezliğinin en sık sebebi %41 ile diyabet iken, ikinci en sık nedeni %25 ile hipertansiyondur. Esas olarak böbrekten kaynaklanan nefritlerin diyaliz hastalarındaki oranı %7.9, polikistik böbrek hastalığının ise %3.8’dir. Son yıllarda böbrek yetmezliğinin giderek artmasının en önemli nedeni diyabet ve hipertansiyon görülme oranının artmasıdır. Avrupa ülkeleri arasında en yüksek diyabet gelişme oranına sahip ülke Türkiye’dir. Ülkemizde 2000 yılında yapılan TURDEP-1 çalışmasında diyabet sıklığı %7.3 iken, 2012 yılında yapılan TURDEP-2 çalışmasında bu oran %13.7’ye çıkmıştır. Ülkemizde hipertansiyon görülme oranı, 18 yaş üzeri popülasyonda %30 iken, 50-59 yaş arasındaki orta yaşlı bayanlarda %58, erkeklerde %50 saptanmıştır (PATENT-2 çalışması, 2012).
Diyabetik hastalarda yüksek kan şekeri, oksidatif stress ve ileri glikolizasyon ürünleri olarak adlandırılan toksik maddelerin oluşumu nedeni ile büyük ve küçük kan damarları zarar görür. En kolay ve hızlı hasar gören organlarımız damarsal ağdan zengin olan böbrekler, gözler, kalp ve beyindir. Böbreklerimizdeki damarların ve böbrek dokusunun hasarına bağlı olarak, idrarda protein kaçağı meydana gelir. Erkenden teşhis edilmezse, protein kaçağı zamanla kalıcı böbrek fonksiyon yetersizliğine neden olmaktadır. Böbrek fonksiyonları %20’nin altında olan ve protein kaçağı olanlarda, 10 yıl içinde ölüm riski aynı yaş grubundaki kişilere göre yaklaşık 6 kat daha fazladır.
2014 yılında yapılan bir çalışmada, 940 Tip 2 diyabet hastasının böbrek hastalığı yönü ile taranması sonrası, %54’ünde hafif veya ileri evre böbrek yetmezliği olduğu, hastaların sadece beşte birinin taramadan önce böbrek hastalığının bilindiği, beşte dördünün ise protein kaçağı ve böbrek yetmezliğinden haberdar olmadığı saptanmıştır. Bunun en önemli nedeni, protein kaçağı ve böbrek yetmezliğinin çok ileri evrelere kadar, sessiz seyretmesi yani klinik olarak önemli bir şikayet oluşturmamasıdır. Bu nedenle böbrek yetmezliğini erken saptamanın en kolay yolu, risk altındaki popülasyonun düzenli olarak takip altında tutulmasıdır.
Böbrek yetmezliği gelişen diyabet ve hipertansiyon hastalarının sağlık serüveni, darboğazlardan geçmeye çalışan gemiler gibidir. Bu hastaların yollarında pekçok tehlikeler gizlidir, bunların başlıcaları kalsiyum ve fosfor metabolizmasının bozulmasına bağlı kalp ve damar hastalıklarında artış, kemik iliği çalışmasının zayıflamasına bağlı kansızlık, ilaç dozlarının uyğun ayarlanmamasına bağlı oluşan ilaç toksisiteleri (ilaçların yaklaşık üçte ikisi böbrekler yolu ile atılmaktadır), vücutta sıvı birikimine bağlı kalp yetmezliği ve akciğerde sıvı toplanması, ani potasyum yükselmesine bağlı ani ölüm riskidir. Bu nedenle diyabet ve hipertansiyon hastalarının, böbrek yetmezliği ve ona bağlı gelişen tehlikelere karşı bu darboğazlardan geçebilmesi için nefroloji uzmanının klavuzluğuna ihtiyaçları vardır.
Böbrek fonksiyonları bozulmaya başlayan hastalarda temel olarak yapılması gerekenler; aşırı protein ve tuz alımının kısıtlanması, yaşam şekli değişikliklerinin düzenlenmesi, sıvı alımı dengesinin sağlanması, idrar yolu enfeksiyonu, idrar yolu tıkanıklıkları ve idrar kesesi fonksiyon bozukluğuna karşı erkenden önlem alınması, radyokontras ajanlar ve ağrı kesici ilaçlar başta olak üzere ilaçların kullanımının çok iyi denetlenmesi, diyabet ilaçları insülin dozları ve hipertansiyon ilaçlarının böbrek yetmezliğine göre ayarlanması, dislipidemi, sigara, obezite, anemi, fosfor ve potasyum yüksekliği gibi kalp damar hastalıklarını arttırıcı risk faktörlerinin çok iyi incelenerek düzeltilmesidir.
Hastalıkların başlangıç aşamasında, teşhisi zor ama tedavisi kolayken, ilerlemiş aşamalarında teşhisi kolay ama tedavileri zor, sonuçları ise ağırdır. Bu nedenle özellikle diyabet ve hipertansiyon hastaları başta olmak üzere, risk grubundaki hastaların, böbrek yetmezliği gelişimi açısından düzenli olarak takip edilmesinde fayda vardır.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.