Ruh Sağlığımızı Korumak İçin Neler Yapabiliriz?

Bozulan ekonomilerin, savaşların, göçlerin, saldırıların ve siyasi dengesizliklerin arttığı bir dünyada ruh sağlığımızı korumak zorlaşıyor.

Ruh sağlığımızı korumanın ilk ve en önemli yolu sağlıklı ilişkiler kurmaktır. Sağlıklı ilişkilerimiz olduğunda beynimiz kendimizi düzenlememize yardımcı olan birçok hormon üretir ama en önemlisi oksitosindir.

Bu oksitosin hormonu ne işe yarar?

Oksitosin hormonunun sayısız faydası vardır. Birincisi, güvende olma hissi verir. Ekonomik tutarsızlıklar, gittikçe yayılan ırkçlık ve politik tutarsızlıklardan dolayı global anlamda tehlikede olma hali yayılıyor. İnsanların gelecek kaygısı giderek artıyor. Oksitosin hormonu salgıladıkça, beynimiz rely on yapabileceği birkaç kişi olduğunu deneyimledikçe kendini güvende hissediyor, en azından mantıksız kaygıları silebiliyor.

Oksitosin hormonu fazla olan kişilerin uykuyla arası iyidir. Sağlıklı bir uyku, beynimizin kötü duyguları temizlemesini sağlar. Oksitosin hormonu, kişiye güvende olduğunu hissettirdiği için, uyku geçişini kolaylaştırır.

Yoğun olumsuz duygular yaşadığımızda, duygusal beyin dediğimiz amigdala kontrolü ele alıyor ve çözüm üreten kısmını devre dışı bırakıyor. Böyle olduğunda, mevcut durumdan kurtulmak için adım atamaz hale geliyoruz. Yaşadığımız travmaların üzerimizdeki etkisini azaltmada yardımcı oluyor. Örneğin, yalnızlık, dışlanmışlık, çaresizlik gibi olumsuz duyguları işlemlememizi kolaylaştırıyor. Bir insanın derin bağ kurduğu birkaç kişi varsa etrafında, başına gelen kötü olaylardan etkilenme oranı azalıyor.

Oksitosin hormonun bir başka etkisi ise fiziksel olarak bizleri güçlendiriyor. Bedensel yaralarımız daha kolay iyileşiyor. Yalnız insanlar, hem bedensel hem ruhsal olarak daha çabuk hasta oluyor.

Sağlıklı ilişkiler kurabilmek için iletişim becerilerimizi geliştirmemiz gerekir. İletişim sadece konuşmak değildir. İncelikleri vardır. Sağlıklı ruhsal yapıya sahip olan insanlar, iletişim kurarken, söz kesmez, salağa yatmaz, dikkat dağıtmaz, konuyla ilgili konuşur, kendini acındırmaz, karşı tarafı işgal etmez ya da saldırmaz. Ruhsal yapımızı güçlendirmek istiyorsak, iletişim becerilerimizi güçlendirmemiz gerekir.

Ruh sağlığımızı korumanın ikinci yolu ise, çözüm odaklı olmaktır. Başımıza gelen olayları, neden-sonuç analizini yapmak gereklidir. Ancak birkaç kez analiz ettikten sonra çözüm üretip harekete geçmek ruhsal olarak bize iyi gelir. Çok fazla analiz, olayın duygusunu bozar ve bizi sorumluluk almaktan alıkoyar. Çözüm ürettikten ısa bir süre sonra gerçekleştirmek için adım atarsak ruhsal olarak gelişiriz. Hem sorumluluk alma yetimiz gelişir hem de kendimizi daha özgür hissederiz.

İlişkilerde zaman zaman veririz, zaman zaman alırız. Hem alabilme hem de verebilme yetisi gelişmiş insanlar ruhsal olarak sağlıklıdır. Sadece almayı bilen birisi, büyüyememiş, çocuk pozisyonunda kalmıştır. Çünkü çocuk, hayattaki konumu itibariyle yetişkine muhtaçtır, ondan geleni alır. Ebeveyn verir, çocuk alır. İki erişkin olarak ilişki kurmak ruh sağlığımızı güçlendirir.

Buna ek olarak, çocukken söz hakkı verilmemiş, otorite ebeveyn tarafından baskılanmış, sınırlarına saygı duyulmamış çocuklar, hayır diyemeyen yetişkinlere dönüşüyor. Bu yetişkinler, bir fikri reddetmekle bir insanı reddetmek arasındaki farkı bilemiyor. Hayır kelimesi ile terk etmeyi bir algılıyor. Sağlıklı bir ruhsal yapı için kişinin, insanlara hayır diyebilme yetisini geliştirmesi gerekiyor. Bu karşılıklıdır. Benzer şekilde, insanlara da kendisine hayır deme hakkı vermesi gerekiyor. Sınırlarını koruyamayan ve dolayısıyla başkasının sınırlarını görmezden gelen kişiler, çocukken yaşadıkları döngüleri yetişkinken tekrar edenlerdir. Aradaki bağlantıları bulup ayrıştırma yapmak faydalı olacaktır.

En temel kaygılarımızdan birisi terk edilmek, yalnız kalmaktır. İlk insandan bu yana, hayatta kalmamızı, grup olarak hareket etmeye borçluyuz. Vahşi doğada hayatta kalmak için buna ihtiyacımız vardı. İlkel beynimiz, terk edilmekle ölümü eş algılıyor. Topluluk dışında kaldığımızda bizim için tehlike çanları çalıyor. Dolayısıyla, terkedilme korkumuz tetiklendiğinde, duygusal beynimiz olan amigdala mantıklı beynimizi devre dışı bırakıyor ve sağlıklı karar alamıyoruz. Ancak içinde bulunduğumuz çağda, sürüden ayrıldığımızda kurtlar kapmıyor. Ölmüyoruz. Bu bilgiyi güncellemek gerekir.

Buna ek olarak, çocuğun yaşamını sürdürebilmesi için ebeveynlerinin bakımına muhtaç olduğunu biliyoruz. Bu dönemde ebeveynlerin bakımı koşullu bir bakımsa, çocuk iyi çocuk olduğunda bakım alıyor, ebeveynlerin beklentileri dışında davrandığında bakım kesiliyorsa, terk edilme duygusu çok çabuk tetiklenen bir yetişkine dönüşür. Terk edilmemek için toksik ilişkileri sürdürebilir. Ayrılamaz. Zaman zaman insanları terk edebilme yetimizin olması, insanlara bizi terk etme hakkı vermemiz gerekir. Ruhsal olarak bizi geliştirecek şey budur.

Bu devirde her şey çok hızlı oluyor. Bu nedenle, her dakika iyi ya da kötü pek çok duygu alışverişimiz olur. Ufka bakmak, beynimizin sahip olduğumuz tüm duyguları işlemesine yardımcı olur. Beynimizin duygular üzerinde çalışma yeteneği iki durumda artar. Biri hiçbir şey yapmazken (kelimenin tam anlamıyla cep telefonu yok, kitap okumak yok, hiçbir şey yok) diğeri uyurken. Her günün yarısında ufka bakma pratiği yapmak, olumsuz duyguları düzenlemenize ve olumlu duyguları ve problem çözme becerilerinizi artırmanıza yardımcı olacaktır. Bu, zihinsel sağlığımızı yolunda tutmanın başka bir yoludur.

Son olarak, egzersizin ruh sağlığımız üzerindeki önemini vurgulamak isterim. Egzersizin sadece fiziksel sağlığınız için değil, aynı zamanda zihinsel sağlığınız için de birçok faydası vardır. Egzersiz, beynimizde ruh halimizi iyileştiren kimyasalları ve beynin hafıza ve öğrenmeden sorumlu kısımlarını uyarır.

Kardiyovasküler egzersizin yeni beyin hücreleri oluşturduğunu ve genel beyin performansını iyileştirdiğini gösteren, fareler ve insanlar üzerinde yürütülen birkaç çalışma vardır. Sadece bu da değil, aynı zamanda beynin hafıza ve öğrenmeden sorumlu kısmı olan hipokampusu güçlendirerek bilişsel gerilemeyi ve hafıza kaybını da önler.

Egzersizin ayrıca depresyon ve kaygı için de faydaları vardır. Nasıl? Endorfin hormonu iyi hissetme hormonu olarak adlandırılır. Fiziksel aktivite yaptığımızda çok artar. Hafta boyunca orta düzeyde egzersiz yapsak bile, yine de depresyon ve kaygıyı azaltacak ve bize mutluluk ve coşku duyguları verecek kadar egzersiz yapıyoruz.

Yine de kendinizi iyi hissetmiyorsanız, bir uzman desteği almanızı öneririm.

 


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu