İletişimde Kendine Sahip Çıkmak

Meslek ya da özel yaşamınızda birisi ile ilişki içerisindesiniz ve karşıdaki insanın isteklerinin, kontrol etme davranışlarının, ve taleplerinin ardı arkası gelmiyor. Farkında olmadan onu ilişkide tutmak için taleplerini yerine getirmeniz gerektiğini ve size yapılmasını istemediğiniz şeylerin çokta önemli olmadığını düşünüyorsunuz. Ya da yapılmamasını istediğiniz söylem ve davranışlar tekrar tekrar yapılıyorlar. Duygusal olarak sıklıkla kopukluk, üzüntü, değersizlik gibi olumsuz duygular yaşıyorsunuz. İlişki sanki “Biz” yani iki kişiden ziyade , sadece “O” tek kişi var gibi ilerliyor. Bu durumda biraz rahatlık alanınızdan çıkıp iletişim şeklinizi değiştirme ve bunu uygulamaya koyma yanı sınır koyma zamanı gelmiş olabilir. Bu girişim “Agresiflik” ile karıştırılmamalıdır. Agresiflik ilişkilerde incinmiş duygulara ve çatlamaya sebep olur. Pasiflik ise duyguların bastırılmasına, geri çekilmeye sebep olur, ve sonunda öfkeye sebep olur.

Çatışma korkusu durumunda iletişimde istek belirtme becerisinin sağlıklı ilişkiler için kazanılması gereken bir beceri olduğu unutulmamalıdır. İlişkideki insanlar ortak düşünce ve değerleri olduğu gibi farklı düşünce ve değerleride olabileceğini bilmeli ve asıl konunun çatışma olması değil çatışmanın nasıl olduğu ve son bulduğudur. Sağlıklı çatışma ilişkiye denge ve değer katan unsurlardan bir tanesidir.

İletişimde isteklerimizi kararlılıkla belirtebilmek, istemediğimiz söylem ve davranışlara “Hayır” diyebilmek ve bunu kararlılıkla uygulamak aslında bir sınır çizme çalışmasıdır. İlişkide olduğumuz insanı güdüler ve ilişkiye “Biz” doğrultusunda yön verir. Sınırımız aşıldığı takdirde bunun bir bedeli olacağı hissi verir. Aslında farkında olmasakta hepimizin bir ilişkiye girebilmek için fiziksel, ekonomik, entelektüel, ve duygusal ön koşulları vardır. Koşullar sağlanıyor ise bir antlaşma oluşur ve ilişki başlar. İlerleyen zamanlarda karşıdaki insanın duygularına karşı duyarsızlık, tutarsızlık, isteklerine önem verilmemesi, ve sınırlarına saygı duyulmaması gibi sorunlar doğabilir.

İletişimde duygusal zihinden mantıklı zihine geçiş yapıp kendimizden emin bir ses tonu, fiziksel duruş, ve göz kontağı ile istek belirtebildiğimiz, aşılan sınırlara “Hayır” diyebildiğimiz, ve bunu kararlılıkla uygulayabildiğimiz zaman konu hakkında ki duruşumuzun başkaları tarafından hesaba katılmasını sağlamış yani ilişkideki kişiyi güdülemiş ve ilişkiye katıldığımız bir yön vermiş oluruz.

Bu aynı zamanda kişiyi zorbalıktan, ilişkilere başka amaçla yaklaşan insanlardan, ve başkalarının ruhsal sorunlarını sürdürme mekanizmasının parçası olmaktan korur. Zihinsel açıdan daha az kaygı ve depresif duygular yaşarız. Duygusal olumsuz duygularla şiddet yada kaçma davranışları göstermeden baş edebiliriz. Bu iletişim şeklinin temel avantajları daha az olumsuz duygulanım, daha kaliteli ilişkiler ve yüksek öz güvendir. Öbür yandan istekleri belirtmemek eleştiriye karşı aşırı hassasiyet, kaçma davranışları, kaygının alışkanlığa dönüşmesi, ve kişinin öz güveninin düşmesi ile ilişkilendirilebilir çünkü ilişkilerde ihtiyaçları ve sınırları kaale alınmayan bir kişi karşı taraf için sadece bireysel ihtiyaçları karşılama aracı olmaya başlayabilir. Sınırı sıklıkla aşılan insan uzun vadede hayattaki amaçlarının ve varoluş sebeplerinin izini kaybedebilir. Değersizlik hissi yaşayabilir. İsteklerini belirtememek ve uygulamamak bir alışkanlığa dönüştüğü zaman insan kendisinden şüphe eder ve harekete geçmekten çekinmeye başlar. Yapmayı düşündüğü bir girişimin sonuçlarını olabileceğinden çok daha olumsuz görür ve kaçar. Yeni düşüncesel ve davranışsal denemeler yapmaktan çekinir ve hayatının gidişatını diğer insanların belirlemesine sebep olabilir.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu