Tarihte insanlık veba, çiçek ve sıtma gibi birçok ölümcül salgın hastalıkla yüzleşmiş, bilinen etkin bir tedavi ve koruma yöntemi olmadığı için ağır kayıplar vermiştir. Eski Orta Asya’da Türkler çiçek hastalarının lezyonlarından aldıkları materyali fındık kabuğuna koyarak güneşte kuruttuktan sonra sağlam bireylerin cildine uygulamışlardır. Sonrasında çiçek hastalığına bağlı ölümler azalmış ya da hastalığa yakalananlardan kurtulanlar olmuştur. Bu uygulama Türkler aracılığı ile Anadolu’ya da taşınmıştır. Osmanlıda 1600’lü yıllardan bu yana çiçek aşılaması bir gelenek olarak devam etmiştir. Çiçek hastalarından alınan materyal bir iğne yardımı ile sağlam çocukların cildine uygulanmış ve hastalığa bağlı ölümler azalmış, ya da daha hafif geçirilmesi sağlanmıştır. Çiçek aşısı ile alınan başarılı sonuçları İngiliz diplomat eşi olan Lady Montagu’nin dikkatini çekmiş ve İngiltere’deki yakınlarına yazdığı mektupta çiçek aşısı denilen bir yöntemle bu hastalığın önlendiğinden bahsetmiş, ülkesinde de aşılama yapılmasını arzu ettiğini bildirmiştir. Uzun uğraşlar sonucunda kral, kilise ve İngiliz doktorlar ikna olmuş ve İngiltere’de aşı çalışmalarının önü açılmıştır. Bu gelişmeye öncü olmasından dolayı Lady Montagu adına 1789 yılında bir anıt dikilerek, Türkiye’den Çiçek Aşı Sanatını getirmesinden bahseden bir yazıt konulmuştur.
Osmanlı tarafından Fransız Louis Pasteur’ün çalışmaları desteklenerek geliştirilen kuduz aşısı ile kuduzdan ölümlerin önüne geçilmiştir. Aynı dönemde İstanbul’da da aşı üretimine başlanmış ve kızıl serumu, tifo, dizanteri, veba, kolera aşıları üretilmiş ve uygulanmıştır.
Cumhuriyet döneminde Hıfzısıhha Enstütüsü’nde aşı ve serum üretimi geliştirilerek devam etmiştir. Türklerin aşı geliştirme ve kullanma çalışmalarının hastalıklar ve ölümlerin önlenmesinde çok önemli katkıları olmuştur.
Aşılama çalışmalarının yaygınlaştırılması ile kızamık, kızamıkçık, difteri, çocuk felci, menenjit, suçiçeği, grip, rotavirüs, zatürre gibi birçok hastalık ve buna bağlı hastaneye yatışlar ve ölümler önlenebilmektedir. Bunun en güzel örneği ölümcül çiçek hastalığında görülmüştür. Ölümcül olan, sağ kalanlarda da körlük gibi ciddi sonuçları olan çiçek hastalığı aşılama çalışmaları ile ortadan kalkmış ve 1977 yılından beri görülmemektedir. (Merhum Aşık Veysel’in gözlerini kaybetmesinin sebebi çiçek hastalığıdır)
Bunun yanında aşı yan etkileri ihmal edilebilir düzeylere inmiş ve aşıya olan güven ve hasta uyumu artmıştır.
Yakın zamanda yürütülen aşı çalışmaları ile çocuk felci ve kızamık hastalığı ortadan kalkma aşamasına gelmiştir. Ancak, aşının ulaştırılamadığı hareketli nüfusun artması nedeniyle bu hedeflerde gecikme olmuştur.
Aşılama programının başarıya ulaşması için aşı yapılamayan bağışıklığı zayıflamış, aşırı alerjik tepki veren ya da ulaşılamayan az sayıda birey dışında herkesin aşı yaptırması gerekmektedir. Çoğunluğun aşı yaptırmış olması aşı yaptırmayanların hasta olmayacağını garanti etmez. Bu gerekçeyle aşı yaptırmayanların sayısı arttıkça hastalık etkenleri toplumda dolaşmaya devam etmektedir. Doğuştan bağışıklığı zayıf ya da sonradan bağışıklığı zayıflamış olan çocuklar aşılanamadığı için hastalığa yakalanma ihtimali artmakta ve sonuçları çok ağır olabilmektedir. Aşılanmayı toplum sağlına sunacağımız bir katkı olarak görmeliyiz. Ülkemizin geleceği olan çocuklarımızın sağlığı adına gönüllü olmalıyız.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.