Herkese yeniden merhabalar bugün ki konumuz yalnızca cinsel terapide değil çift terapilerinde de sıkça konuştuğumuz bir konu olan “Cinsel İletişim”. Öncelikle bu konuya verdiğimiz önemin temel sebeplerinden bahsederek başlamak daha doğru olur. Cinsel iletişim eksikliği yaşayan çiftlerin birbirlerine duydukları yakınlığı ifade edememeleri veya yanlış ifade ederek bazen ısrarcı bazen kaçıngan bazen de kırıcı bir üslup kullanmaları; hem fiziksel dolayısıyla da ilişkisel ve duygusal soğukluğa sebep olmaktadır. Cinsel iletişim eksikliği ilişkilerin dinamiğinde yer alan 5 temel unsurdan biri olan fiziksel yakınlığı ketlerken zamanla ilişkilerimiz hem duygusal, hem düşünsel anlamda tekdüzeleşir ve soğumalar başlar. Bir taraf reddedilmenin acısını içselleştirmeye çalışırken diğer taraf yetersizlik hissederek ortada yer alan ve süreklilikle rahatsızlık veren bu konunun etrafından dolaşmayı yeğlemeye başlayabilir. Bu evrede sebebine anlam verilemeyen olumsuz duygu patlamaları ve küçük sayılabilir gibi görünen ve sünerek devam eden tartışma konuları ilişkiyi yıpratan bir hâl alabilir. Bu sebeple partnerimizle temelleri sağlam bir ‘Cinsel İletişim’ kurmak ve kurduğumuz bu yapıyı sürdürmek için çaba harcamak yine ilişkinin demirbaşlarındandır.
Peki sıra geldi önemini kavradığımız cinsel iletişimi nasıl kurabilirizin yanıtına. Cinsel iletişimin temelinde bir şeyleri ifade ederken duygularımızdan sebebiyle beraber bahsedebilmek yatar. Bu da kendimize dair iç görümüzü artırmamızla mümkündür; ancak iç görü bir başka yazının konusu olacak kadar uzun bir olgu. Dolayısıyla bu konu özelinde en basit haliyle; ‘’Bunu neden böyle hissediyorum-düşünüyorum?’’ sorusunu önce kendimiz cevaplayabilmek, davranımlarımız hakkında farkındalık kazanmak olarak açıklanabilir. Cinsel iletişimde bir şeyleri neden isteyip istemediğimizi; tercih edip etmediğimizi önce kendimiz anlamalı sonrasında bu yanıtları duygularımızla bütünleştirerek partnerimize aktarmalıyız.
Örneğin; ‘’Seninle yakınlık kurmaktan çok hoşlanıyorum bu bana özel hissettiriyor ve bana olan sevgini hatırlatıyor ancak diğer insanların yanında bu durum utangaçlığım dolayısıyla özel hissetmekten çok tedirginliğe dönüşüyor ve rahatsız hissettiriyor. Bu yüzden ailelerimizin yanındayken bazen daha mesafeli görünebiliyorum ya da bana sarılmak istediğinde geri çekilebiliyorum ama seni orada da seviyor ve aslında yakın olmayı istiyorum.’’
Yukarıdaki durumda sebep ve sonuçlarıyla beraber diğer insanların yanında neden fiziksel olarak yakın olmak istemediğini anlatan bir örnek yer alıyor. Elbette durumlar, kişiler ve yakın olma düzeyleri değişkenlik gösterebilmekle beraber burada normalde hoşlandığımız ancak o veya bu sebeple normalden daha farklı bir şekilde ilerlettiğimiz süreçte biz de ne oluyor ne hissediyor ne düşünüyoruzu partnerimize kendimizden haber vererek anlatma kısmı önem arzediyor. Bu sebeple cinsel iletişimde ilk şartın duyguları söylemek olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
İkinci kural ise istek ve arzularımızı dile getirmek. Unutulmamalı ki partnerimiz bizim zihnimizden geçenleri okuyan bir telepat değil ve bazen arzu-isteklerimizi gerçekleştirebilmesi ya da bize eşlikçi olabilmesi için ona açık olarak bunları ifade edebilmeliyiz. Burada çiftlerden en çok duyduğum şey ise utangaçlık faktörü sebebiyle isteklerini söylememek. Utanmak da olağan bir duygudur ancak yetişkin bazda yaşanan ilişkilerde bu konuyla ilişkili utangaçlığın belli bir düzeyde azalarak daha fazla duygusal güven ve yakınlığa dolayısıyla doğallığa ve rahatlığa evrilmesi beklenir ancak güvenli bir ilişki kurulduğu düşünülmesine rağmen utangaçlık düzeyi azalmıyorsa bireysel psikoterapi desteği alarak isteklerimizi söylemek ve yaşadığımız olgunlaşmamış -immatüre- duyguları yetişkin duygulara taşımak konusunda destek alınmalıdır.
Üçüncü kural ise isteklerimizin reddedilmesi olasılığını cepte tutmak ancak bunu kişiselleştirerek içselleştirmemek olacaktır. Çiftler birbirlerinden bir şeyleri talep etmek-istemekte ne kadar özgürlerse, bu isteği geri çevirmekte de bir o kadar özgür olmalı ve reddettiklerinde bedel ödeyeceklerini düşünmemedirler. Zira talep ettiğimiz şeyi reddeden partnerimiz sadece isteğimizi geri çevirir; kişisel olarak reddedilme veya istenmeme olarak değerlendirmek benliğimize ve ilişkimize zarar verecektir. Örneğin partnerlerden birinin deneyimlemek istediklerini bir diğeri deneyimlemekten kaçınabilir. Dolayısıyla aslında birbirimize hayır diyebileceğimizi bilerek istemenin verdiği rahatlığı içselleştirirsek, reddedildiğimizi düşünerek olumsuz duygularla boğuşmaktan uzak kalabiliriz.
Dördüncü maddemiz beraber fiziksel yakınlığı ya da cinselliği içeren hayaller kurarak bazen bu hayalleri yapboz gibi birbirimize tamamlatmak olacaktır. Burada çiftlerin hem zihinsel gevşediği hem de ilişkisel olarak bağ kurduğu bir deneyimi imajinasyonel olarak yapılandırmaları ilişkilerinin ve cinsel iletişimlerinin tekdüzeleşmesinin önüne geçer. Ayrıca birbirimizin katkıda bulunduğu bir zihinsel egzersizde doğrudan kelimelerle ifade etmenin zahmetinden de kurtulmuş oluruz. Unutulmamalı ki uygulamanın ilk adımı önce hayal etmedir.
Beşinci ve en önemli maddelerden birisi ise ben dilini efektif bir şekilde kullanabilme yetisidir. Ben dili her anlamda doğru iletişimi kurmak için bizlere iletişim modellerimizde eşlik etmelidir. Ancak özellikle böyle mahrem konularda nezaketli ve duygulara yer vererek; karşıyı yargılamadan, suçlayıcı olmadan, duvar örmeden, aşağılamadan yeni bir dil geliştirmek cinsel iletişimimizi yapılandırmada yol gösterici olacaktır.
Yukarıda bahsettiğimiz tüm maddeler uygulama sürecinin başında emek istemekle beraber sonrasında kendiliğinden ilerleyen doğal bir yolla ilişkimizde yer edinen bir örüntü gösterir. Daha doyumlu bir ilişki için cinsel iletişimi geliştirebilir, bunun içinse destek alabilirsiniz. Kendinize nazik davranın hoşçakalın.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.