İlişkilerde iletişim, her iki partner arasında güvenli ve sağlıklı bir bağlantı kurmak için önemli olmasına rağmen zaman zaman, çiftler arasında farklılıklar ve engeller, doğru iletişime engel olabilir. Bunlar arasında, kültürel farklılıklar, dil engelleri, kişilik farklılıkları ve güvensizlik gibi birçok önemli faktör bulunmaktadır.
İletişim problemleri, bir ilişkiyi zayıflatabilir, çatışmalara neden olabilir ve problemlerin birikmesine yol açabilir. Birçok çift, iletişimlerinde yaşadıkları sorunların farkında olmayabilir veya bunları çözmek için doğru araçlara sahip olmayabilir. Bu nedenle, iletişim problemlerinin çözümü, sadece konuşma becerilerini geliştirmekle sınırlı olmayabilir.
Bu makale, çiftlerin iletişim eksikliklerini anlamalarına, kuvvetli bir bağ kurmalarına ve ilişkilerinin güçlendirilmesine yardımcı olmak için kaleme alınmıştır.
İletişim Engelleri
İletişim engelleri, çiftlerin arasındaki iletişim problemlerinin en büyük nedenlerinden biridir. Bu iletişim problemlerinin de alt sebepleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları kültürel farklılıklar, dil engelleri, farklı iletişim tarzları ve duygusal blokajlardır.
Örneğin kültür farklılıkları, farklı kültürler arasındaki farklılıklardır. Bu, sözcük anlamlarının kültürel açıdan farklı olması veya farklı türlerde iletişim kurmanın kabul edilip edilmemesi gibi sağlam bir yere dayanan kaynaklardan kaynaklanabilir.[1]
Kültürel farklılıklara birkaç örnek vermek gerekirse; Türk kültüründe, misafirperverliğin önemi oldukça yüksektir. Birçok Türk insanı, evlerinde misafir ağırlama ve onlara ikramda bulunma konusunda oldukça hassastır. Ancak, diğer kültürlerde misafirlik anlayışı farklı olabilir ve misafirperverlik gereklilikleri çatışabilir. Bu tür farklılıklar, ev sahibi ve misafir arasında iletişim zorluklarına neden olabilir.[2]
Aile yapısı ise Türkiye’deki çiftler arasındaki farklılıkların bir diğer örneğidir. Türk aileleri genellikle geniş ve aile içindeki ilişkiler sıcak ve yakındır. Ancak, diğer kültürlerde aile yapıları daha nüanslı olabilir ve belirgin sınırlar arasında olabilir. Bu farklılıklar, çiftler arasında karar verme sürecinde farklı yaklaşımların ortaya çıkmasına ve yanlış anlaşılmaların artmasına neden olabilir.[3]
Aile içi iletişimde diğer bir problem ise dil engelleridir. İki kişi arasında doğru bir şekilde iletişim kurulmasını engelleyebilir. Örneğin, anlaşılmayan bir dili veya terimleri bilmemek, açık ve doğru bir şekilde kendinizi ifade etmenizi engelleyebilir.[4]
Daha açık bir örnek vermek gerekirse aile içi iletişimde dil engelleri, aile üyelerinin farklı dilleri konuşması nedeniyle ortaya çıkabilir. Bu durum, iletişimde anlaşmazlıklara, yanlış anlamalara ve hatta çatışmalara yol açabilir. Örneğin, bir ailede bireylerden biri yabancı bir ülkeden göç etmiş olabilir ve hala yerel dilini tam olarak öğrenememiş olabilir. Böyle bir durumda, aile üyeleri ne söylendiğini anlayamayabilir ve bu da bir yandan bireysel olarak mutsuzluğa, diğer yandan ise grup içi stres ve iletişimde azalmaya neden olabilir.
Grup içi stres ve azalma, aile üyeleri arasındaki dil engellerinin neden olduğu sorunlarla ilgilidir. Bu sorunlar zamanla birikerek, aile üyeleri arasında nefret, hoşnutsuzluk ve öfke gibi olumsuz duyguları tetikleyebilir. Bu durum ailedeki genel atmosferi olumsuz etkileyerek, aile içi stres ve azalmaya neden olabilir.
Öte yandan, aile üyeleri arasında anlaşmazlıkların, yanlış anlamaların veya çatışmaların yaşanması da, aile üyelerinin birbirleriyle iletişim kurma isteklerini azaltabilir. Bu durumda ise aile içi ilişkilerin zayıflamasına ve aile üyeleri arasında birbirlerine karşı ilgisizlik veya uzaklık hisleri oluşmasına neden olabilir.
Farklı iletişim stilleri: İnsanlar, diğerleriyle iletişim kurarken farklı stillere sahip olabilir. Örneğin, biri direkt veya doğrudan bir iletişim tarzını tercih ederken, diğeri daha düşük tonlu ya da dolaylı bir iletişim tarzını tercih edebilir. Bu tip farklılıklar, yanlış anlaşılmaları veya konuşmalarda yanlış anlaşılmalara neden olabilir.[5]
İletişim stillerinden 5 tanesine değinmek gerekirse:
a. İşlevsel Olmayan İletişim Stili: Bu iletişim stilinde, aile üyeleri birbirlerinin ihtiyaçlarına ve duygusal durumlarına dikkat etmeyebilirler. İşlevsel olmayan iletişimde, bir kişinin ihtiyaçları, diğer aile üyeleri tarafından duyulmaz veya önemsenmez. Bu durum çatışmaları tetikleyebilir ve aile üyeleri arasındaki sağlıklı bağlantıları zayıflatabilir. Örnek olarak, “Benimle konuşmaya ne gerek var?” gibi bir cümle kullanması bu tür bir iletişim stiline örnek olabilir.
b. Agresif İletişim Stili: Bu iletişim şeklinde, bir kişi diğer aile üyelerini kontrol etmek, çatışma yaratmak ve zorbalık yapmak için dinlemek yerine konuşmayı kullanır. Agresif iletişim stilleri genellikle argo kullanımı, bağırmak, tehditkâr davranmak ve diğer aile üyelerinin düşüncelerini yok saymak içerir. Bu durum, diğer aile üyeleri arasındaki çatışmaları artırabilir ve aile içi bağları zayıflatabilir. Örnek olarak, “Sen hiçbir zaman doğru yapmıyorsun,” gibi bir cümle kullanması bu tür bir iletişim stiline örnek olabilir.
c. Pasif İletişim Stili: Bu iletişim şeklinde, bir kişi duygularını ve düşüncelerini söylemekten sakınır, çünkü diğer aile üyelerinin tepkilerinden korkar. Pasif iletişim stilleri genellikle konuşmama, kaçınma ve diğer aile üyelerine boyun eğme şeklinde ortaya çıkar. Bu durum, diğer aile üyeleri arasındaki anlaşmazlıklara ve kaygılara neden olabilir ve sağlıklı bir iletişim ortamını zayıflatabilir. Örnek olarak, “Sen haklısın,” gibi bir cümle kullanması bu tür bir iletişim stiline örnek olabilir.
d. Doğrudan İletişim Stili: Bu iletişim stilinde, bir kişi duygularını ve düşüncelerini açıkça ve samimi bir şekilde ifade eder. Doğrudan iletişim stilleri, açıkça konuşma, diğer aile üyelerini dinleme ve bir çatışmayı çözmek için farklı yollar arama şeklinde ortaya çıkar. Doğrudan iletişim stilleri, sağlıklı bir aile içi iletişim ortamı yaratır ve diğer aile üyeleri arasındaki bağı güçlendirir. Örnek olarak, “Benim için yaptığın şeyi takdir ediyorum, ancak hastalandığımı söylemiştim,” gibi bir cümle kullanması bu tür bir iletişim stiline örnek olabilir.
e. Dolaylı İletişim Stili: Bu iletişim stilinde, bir kişi düşüncelerini ve duygularını dolaylı olarak ifade eder. Dolaylı iletişim stilleri, başkalarını manipüle etmek, olayları çarpıtmak ve sorunları kaçırmak için kullanılır. Bu durum, aile üyeleri arasında karışıklığa ve yanlış anlamalara neden olabilir ve diğer aile üyeleri arasındaki bağı zayıflatabilir. Örnek olarak, “Birilerinin seksi olduğunu düşünmeme rağmen onları takip etmeyeceğim,” gibi bir cümle kullanması bu tür bir iletişim stiline örnek olabilir.
Aklınızdan olması gereken iletişim stili nedir diye geçtiğini düşünerek sorunuzu kısaca cevaplamak isterim bu başlığı bitirirken.
Olması gereken iletişim stili, her zaman her durumda sabit bir şekilde belirli bir şablon olarak tanımlanamaz. Bununla birlikte, genel olarak sağlıklı aile iletişimi için önerilen iletişim stilinin etkili bir iletişim, açık ve samimi bir şekilde konuşma, diğer aile üyelerini dinleme, empati kurma ve bir çatışmayı çözmek için çaba sarf etme şeklinde olması gerekmektedir.
Sağlıklı aile iletişimi, açık fikirli olmayı, diğer aile üyelerinin farklı düşüncelerine saygı duymayı ve doğru bir şekilde ifade etmeyi gerektirir. Bu, diğer aile üyeleri arasındaki bağı güçlendirebilir ve anlaşmazlıkları çözmeye yardımcı olabilir. Örneğin, argo kullanmak yerine, anlaşılmazlıkları net bir şekilde ifade ederek konuşmak, diğer aile üyelerinin hislerinin över, bir çözüm bulmak için birlikte çalışılabilir.
Ayrıca, sağlıklı aile iletişimi empati ve duyarlılık gerektirir. Bu, diğer aile üyelerinin duygularına dikkat etmeyi, onların bakış açılarını anlamayı ve ortak hedeflere ulaşmak için birlikte çalışmayı içerir. Empatik bir iletişim, diğer aile üyeleri arasında olumlu bir bağlantı oluşturabilir ve aile içi iletişim ortamını güçlendirebilir.
Sonuç olarak, sağlıklı aile iletişimi için olması gereken iletişim stili, her ailede farklılık gösterebilir. Ancak, etkili bir iletişim, açık ve samimi bir şekilde konuşma, diğer aile üyelerini dinleme, empatiyle yaklaşma ve birlikte çözüm yolları bulma şeklinde olmalıdır.
Duygusal blokajlar, aile içi iletişiminde kişilerin duygularını ve düşüncelerini açıklamaktan çekinmelerine veya zorlaştıran durumlarda karşımıza çıkmaktadır. Aile içi iletişimde duygusal blokajlara bir kaç örnek vermek gerekirse;
a. Çatışma korkusu: Aile içi iletişimde, kişiler arasındaki olası bir çatışma, kişilerin duygusal ifade etmekten kaçınmasına neden olabilir. Kişi, tartışma konusu hakkında düşüncelerini paylaşmak istemeyebilir ve konuşmayı başlatmaktan kaçınabilir. Bu, aile üyeleri arasında anlaşmazlıkların daha da büyümesine neden olabilir. Örnek olarak, bir kişi kız kardeşinin bir davranışını eleştirmek istese de, tartışmadan kaçınır ve hislerini ifade etmekten kaçınır.
b. Aşırı düşünmek: Aile içi iletişimde, kişi kendisini ifade etmeden önce tüm düşüncelerini yerli yerine oturtmaya çalışabilir. Bu, kişinin kendisini ifade etmesini zorlaştıracak kadar fazla düşünmesine neden olabilir. Bu durum, aile üyeleri arasında iletişimde gecikmelere neden olabilir ve anlaşmazlıkların daha da büyümesine neden olabilir. Örnek olarak, bir kişi, ailesine kendisiyle ilgili hatalarını itiraf etmek için konuşmaya başlamadan önce, önceden hazırlanmış bir konuşma metni hazırlama ihtiyacı duyabilir.
c. Güvensizlik: Aile içi iletişimde, kişiler birbirlerine güvenmiyorsa, hislerini ifade etmek istemeyebilirler. Güvensizlik, kişilerin kırılması veya darbe alması şansına karşı duvarlar kurmalarına neden olabilir. Bu durum, aile üyeleri arasında zayıf bağlantılara neden olabilir ve iletişim engellerine yol açabilir. Örnek olarak, bir kişi, ailesine kendisiyle ilgili bir konuda dürüst olmak istese de, ailesinin bunu öğrendikten sonra onu nasıl yargılayacaklarını düşünebilir ve hislerini ifade etmekten vazgeçebilir.
d. Kaygı: Kişilerin kaygısı, duygusal blokajlara neden olabilir ve iletişimi etkileyebilir. Kaygı, kişilerin kendilerini ifade etmesini zorlaştırabilir veya engelleyebilir. Bu, kişiler arasında yanlış anlamalara neden olabilir ve iletişim engelleri oluşabilir. Örneğin, bir kişinin kaygılarından dolayı, sevdiği bir kişiye doğruyu söylemesi zor olabilir.
e. Kızgınlık: Kişinin kızgınlığı, kendisini ifade etmekten alıkoyabileceği veya diğer kişileri dinlemekten alıkoyabileceği bir duygusal blokajdır. Kişi kızgın olduğunda, düşünceleri veya hisleri saçma bir şekilde ifade edilebilir ve karşı tarafın anlamamasına neden olabilir. Bu durum, diğer kişilerde stres ve gerginliğe neden olabilir ve iletişim engelleri yaratabilir. Örneğin, bir kişi kızgın olduğu için, ailesinden herhangi bir kişiye karşı dürüst olmakta zorlanabilir.
f. Travma: Kişinin yaşadığı travmalar, kendisini ifade etmesini engelleyebilir veya zorlaştırabilir. Travma tedavisi almamış insanlar, yaşadığı travmalar hakkında konuşmaktan veya duygusal olarak kendini ifade etmekten kaçınabilir. Bu, kişilerin arasındaki bağlantıları zayıflatabilecek ve iletişim engellerine yol açabilecek bir durumdur. Örneğin, bir kişi bir tacize veya saldırıya maruz kaldıysa, bu durumu başkalarına anlatmakta zorlanabilir.
Peki aile içi iletişimizi nasıl güçlendirebiliriz? Etkili iletişimi nasıl sağlarız?
Aile içi iletişim, etkili bir şekilde yapıldığında, aile üyeleri arasında daha iyi bir anlayış ve daha sağlıklı bir ilişki oluşturabilir. Etkili iletişimin anahtarı ise karşılıklı anlayış, açık iletişim ve empatidir. Bu üç anahtar kelime, etkili ve sağlıklı bir iletişim kurmanın temelini oluşturur. Ancak, bu prensiplerin uygulanması her aile için farklı olabilir. Önemli olan, aile üyelerinin prensipleri açıkça belirlemesi ve birbirlerini anlama ve kabul etme için adımlar atmalarıdır. Bu üç anahtar kelimeyi açmak gerekirse;
Etkili iletişim, aile üyeleri arasında karşılıklı anlayış sağlamanın önemini vurgular. Bu, diğer kişinin bakış açısını anlamayı içerir. Aile üyeleri, birbirlerinin bakış açılarını göz önünde bulundurarak, karşılıklı olarak ihtiyaçlarını, beklentilerini ve duygularını anlayabilir. Bunun için de açık bir iletişim ve dinleme becerisi gerekir. Aile üyeleri konuşurken, göz teması kurmak, beden dilini okumak, sorular sormak ve dikkatle dinlemek önemlidir.
Etkili iletişim, açık ve doğrudan iletişim kurmayı gerektirir. Aile üyeleri, duygularını, beklentilerini, ihtiyaçlarını açık bir şekilde ifade etmeli ve gerektiğinde sorular sorarak diğer kişinin daha iyi anlamasını sağlamalıdır. Bu doğru bir şekilde yapılırsa, yanlış anlaşılma ve karışıklıktan kaynaklanan sorunlar en aza indirilebilir.
Empati, diğer kişinin duygularını anlayarak onunla bağlantı kurmayı ifade eder. Empati, aile üyeleri arasında olumlu bir ilişki kurulmasına yardımcı olur. Empatinin kullanılması, diğer kişinin hislerini önemsemek ve onları anlamaya çalışmak anlamına gelir. Aile üyeleri empati kurarken, yargılamaktan kaçınmalı ve açık bir zihinle dinlemelidir. Bu sayede, birbirleriyle daha iyi anlaşabilir ve ilişkileri güçlenebilir.
Aile üyeleri birbirleriyle açık bir şekilde iletişim kurarak karşılıklı olarak beklentilerini, ihtiyaçlarını ve duygularını paylaşarak, birbirlerini daha iyi anlayabilir ve aralarındaki duygusal engelleri aşabilirler.
Aile içi iletişim, birçok ilişkide olduğu gibi, birbirlerini anlama, destekleme ve sevgi ile bağlılık kurma üzerine kuruludur. Aile üyeleri arasındaki iletişimdeki açık, samimi ve destekleyici tutumlar, ilişkilerdeki bağı daha da güçlendirir ve hayatta kalan aşkın anahtarını oluşturur. Bu nedenle, aile içi iletişim, sağlıklı, sürdürülebilir ve mutlu ilişkilerin kurulması için çok önemlidir.
Bu makale, aile içi iletişim eksikliklerinin altında yatan nedenleri ve çözüm önerilerini açıklarken, çiftlerin iletişim konusunda nasıl daha bilinçli olabileceklerine ve daha iyi bir bağ kurabilmelerine yardımcı olmak için kaleme alınmıştır. Unutulmamalı ki sağlıklı bir ilişki için doğru ve açık iletişim anahtardır.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.