Her yıl okulların açılma zamanı daha gelmeden kaygı kendini gösterir pencerelerimizden. Okul başlayacak ve yeni bir sayfa açılacaktır. Bu yalnızca çocuğun hayatında değil, ebeveynin hayatında da yepyeni bir sayfa yaratacaktır. Yeni bir ortam, arkadaşlıklar, öğretmen, okul müdürü gibi otorite unsurları, ödevler… Çocuk her şeyin kendi kuralları doğrultusunda işlediği bir sistemden çıkıp bir topluluğa uymak zorunda kalacak, yeri geldiğinde istediği olmayacak ve kendisinden beklenen her şeyi yerine getirmek durumunda kalacaktır. Bu bilinmezlik hali doğaldır ki büyükçe bir kaygı yaratır.
O gün gelir, zil çalar, ve artık her şeyle yüzleşmek zorundadır çocuk. Okul kapısından kimileri koşarak geçer, hiç sorun yaşamaz hatta bu durumdan heyecan duyar. Kimileri ise biraz çekinir, belki bir iki adım geri atar ve o bilinmezliğe bir anda atlayamaz. Karşılaşabileceklerini düşünmek bile içini ürpertir. İşte böyle bir çizgide öğretmenler ve ebeveynler de süreci ellerinden geldiğince yumuşak bir geçiş süreci haline getirmeye uğraşır durur. Ancak durum biraz görünenden daha karmaşık olabilir. Ya da görünürde olan ve problem olarak nitelendirilen asıl problem değildir, konu başkadır…
Çocuk bağlandığı kişiden mi ayrılmakta güçlük çekmektedir ve bu nedenle okula gitmek istememektedir? Yoksa konu okul olgusu ile mi ilgilidir? Bu iki durumu iyi ayırt etmek, gerekirse bir uzmana başvurarak bilgi almak çok mühimdir. Çünkü buzdağının her zaman görünmeyen bir kısmı vardır.
Okul fobisi/reddi, basitçe, okula gitme ile ilişkilendirilmiş kaygı ve korku olarak tanımlanır. Araştırmalar göstermiş ki, okul çağındaki yaklaşık %5 çocukta okul reddi/fobisi görülmektedir. Bu durumu yaşayan çocuk, okula gitmede ciddi zorluk yaşarken, gitgide artış gösteren şiddetli duygusal rahatsızlık ve sürekli olarak evde bir ebeveynle kalma arzusu duyar. Zamanında ele alınmamış bir konu olması halinde ise, okul fobisi ve beraberinde getirdiği kaygı, ileriki yaşlarda, panik bozukluk, sosyal fobi, gibi birçok psikolojik rahatsızlık olarak da kendini tekrar göstermektedir. Ayrılma kaygısı ise, çocuğun bağlanmanın gerçekleştiği bireyden ayrılırken (genellikle bu bir ebeveyndir) gelişimsel olarak uygun olmayan aşırı kaygı yaşaması durumudur. Ayrılma kaygısı çocuğa oldukça fazla stres unsuru yaratır ve bu durumdan elinden geldiğince kaçınmaya çabalar. Yalnızca okul için geçerli değildir. Çocuğun hayatının her yerinde ayrılık kaygısının belirtileri görülür. Nerede olursa olsun çocuk bağlandığı kişiden ayrılmayı reddeder.
Tanısal anlamda, okul fobisi yaşayan çoğu öğrenci ayrılma kaygısı kategorisine de düşmektedir. Hatta, sebebinin son derece güçlü anne-çocuk ilişkisiyle de bağlantılı olduğunu savunmaktadırlar. O halde, burada buzdağının görünmeyen kısmı ayrılık kaygısıdır. Ebeveyninden kopamayan bir çocuk tek başına o kocaman bilinmezlik havuzuna kendini nasıl atabilir?
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.