Panik Atak ve Tedavisi

Panik Bozukluk/ Panik Ataklar Nedir?

Panik bozukluk, tekrarlı ve beklenmeyen (herhangi bir nesne ya da durum

tarafından tetiklenmeyen) panik atakların sebep olduğu bir psikopatolojidir.

Bu ataklar, fiziksel belirtilerin eşlik ettiği yoğun kaygı. Panik atak, tüm kaygı

bozukluklarında ya da diğer psikolojik bozukluklarda ortaya çıkabilir. Ancak

panik bozukluğu, kendiliğinden ve beklenmedik panik nöbetleri ile giden bir

kaygı bozukluğudur.

Belirtileri Nelerdir?

Panik nöbetleri dışında kişinin genel görünüm ve davranışında,

konuşmasında, insanlarla ilişki kurmasında bozukluk yoktur, yönelimi,

algılaması ve bütün bilişsel yetileri yerindedir. Ancak panik nöbeti sırasında

kişi ileri derecede endişeli ve telaşlı görünür, rahat konuşamaz, sesi titrer.

Aşırı korku ve uyarılma vardır. Panik atak sırasında kişide zaman zaman

çevresini tanımıyormuş, algı bozukluğu varmış gibi bir durum ortaya

çıkabilir. Kişi zihinsel bir karışıklık ve şaşkınlık içinde olabilir. Kendine ve

çevresine sanki dışarıdan izliyormuşçasına bir yabancılaşma görülebilir.

Kişinin duygudurumuna bakıldığında ise ne zaman geleceği önceden

kestirilemeyen akut ve ağır bir korku nöbeti bütün duyguduruma hakimdir.

Kişide şiddetli bir ölüm korkusu ya da delirme, kontrolünü kaybetme

korkusu (denetimini yitirme, düşüp bayılma ya da çılgınca bağırma, çılgınca

bir şey yapma korkusu) belirgindir. Panik nöbeti yatıştıktan sonra kişinin en

önemli yakınması, panik nöbetini yeniden yaşama korkusudur. Kişinin panik

nöbetinin yinelenmesinden korkmasına “beklenti anksiyetesi” adı

verilmektedir. Bireyler sürekli olarak atakların gelişimini önlemek için neler

yapabileceklerini ve atak geliştiğinde nasıl sonlandırabileceklerini

düşünürler.

Hastalığın başlangıcının genellikle kendiliğinden (yani ortada bir uyarıcı

yokken) ve aniden olduğu bildirilmekteyse de, bu bozukluğu yaşayan

bireylerin çoğu son bir yıl içinde atak ile ilişkilendirilebilecek bir yaşam

stresörüne (ölüm, ayrılık, aşağılanma gibi önemli bir yaşam olayı) maruz

kalmış olmaktadırlar. Yine de bunların özgül bir stresör olduğu

söylenemez.

Kişinin yaşadığı bedensel ve fizyolojik belirtilere bakıldığında ise çarpıntı,

kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızının artması; terleme, titreme,

sarsılma, üşüme, ürperme ya da sıcak-soğuk basması; nefes alamıyor,

boğuluyor gibi olma, solunumun sıklaşması; göğüs ağrısı ya da göğüste

sıkışma; bulantı ya da karın ağrısı; baş dönmesi, ayakta duramama,

sersemlik ya da bayılacak gibi olma; uyuşma ya da karıncalanma

duyumları, sık idrara çıkma; kan basıncının yükselmesi en çok görülen

belirtilerdir.

Panik atak ani olarak başlar, 10 dakikada doruk noktasına ulaşır, sonra

şiddeti azalır. Ataklar yaklaşık 15-20 dakika sürer (bazen birkaç dakika,

nadiren de birkaç saat sürebilir). Başlangıçta kişi neye uğradığını şaşırır.

Ölüm ya da delirme korkusu yüzünden çevresindekilerden yardım bekler ve

genelde kalp krizinden korkarak acil servise başvurur. İlk panik atak

kendiliğinden ve beklenmedik bir biçimde ortaya çıkar ancak zamanla,

kalabalık bir alışveriş merkezine girmek veya uçağa ya da trene binmek gibi

belirli durumlarla veya ipuçları ile ilişkili hale gelebilir.

Panik atakların sıklığı ve şiddeti, kişiler arasında ya da aynı kişide zaman

içerisinde büyük değişkenlik gösterir. Örn., gün içinde birkaç kez atak

geçirmekten, yılda sadece birkaç kez panik atak yaşamaya kadar… Ataklar

çoğunlukla gündüzleri oluşur. Ancak bazı bireyler gece uykuya daldıktan

sonraki ilk birkaç saat içinde panik atak ile uyanır. Buna “nokturnal panik

atak” ismi verilmektedir. Bazı bireyler, fiziksel egzersizin atakları

tetikleyebildiğini fark edebilir. Bu kişiler egzersiz yapmaktan veya cinsel

ilişkiden kaçınabilir. Birçok madde (örn., kafein), panik atakların gelişimine

neden olabilir.

Panik atakları olan bazı insanlar dışarı yalnız çıkmaktan korkar. Çoğu

zaman yanında güvendiği birileri olursa ölüm, kendini kaybetme, kontrol dışı

bir şey yapma, düşüp bayılma korkusu yatışır. Kişi panik atak geçirdiği

ortama ya da atakların ortaya çıkabileceğini ve destek alamayacağını

düşündüğü ortamlara girmekten kaçınmaya başlayabilir. Sonuç olarak,

panik bozukluk agorafobiye neden olabilir. İnsanlar panik atakları genellikle

hayatlarının en kötü deneyimi olarak tanımlarlar. Tekrarlayan panik

ataklarla başa çıkması o kadar güçleşebilir ki kişi intihara meyilli hale

gelebilir.

Tanı Kriterleri

Panik bozukluk tanısının koyulabilmesi için, beklenmedik bir biçimde

başlayan -her hangi bir nesne veya durum tarafından tetiklenmeyen- panik

atakların tekrarlı bir biçimde görülmesi gerekmektedir. Bu atakların nereden

geldiği belli olmaz. Buna karşın, beklenmeyen ataktan yaklaşık bir saat

önce hafif düzey/üstü kapalı bazı fiziksel belirtiler ortaya çıkabilir, kişi bu

belirtilerin farkında olmayabilir.

DSM-5 kriterlerine göre kişiye tanı koyulabilmesi için kişi panik atak belirtisi

göstermelidir. Ayrıca 1. Başka panik ataklarının olacağı ya da bunların olası

sonuçlarıyla (örn. denetimimi yitirme, kalp krizi geçirme, “çıldırma”) ilgili

olarak sürekli bir kaygı duyma ya da tasalanma. 2. Ataklarla ilgili olarak,

uyum bozukluğuyla giden davranış değişiklikleri (örn. spor yapmaktan ya da

tanıdık, bildik olmayan durumlardan kaçınma gibi panik atağı geçirmekten

kaçınmak için tasarlanmış davranışlar) gösterme maddelerinden en az birini

en az 1 ay süreyle yaşaması gerekmektedir.

Panik atakları, kaygı bozuklukları bağlamında ortaya çıkabildiği gibi diğer

ruhsal bozukluklarda (örn. depresyon bozuklukları, madde kullanım

bozuklukları) ve birtakım sağlık durumlarında (örn. kalple ilgili, solunumla

ilgili) da ortaya çıkabilir. Bir panik atağının varlığı tanılandığında, bir

belirleyici olarak belirtilmelidir (örn. “panik atakları ile giden travma sonrası

stres bozukluğu). Panik bozukluğunda, panik atağının varlığı bu bozukluk

için tanı ölçütleri içinde kapsanır ve panik atağı bir belirleyici olarak

kullanılmaz. Panik ataklar sadece belirli tetikleyicilere tepki olarak ortaya

çıkıyorsa, o zaman panik bozukluk tanısı konmaz, ilgili anksiyete

bozukluğunun tanısı konur.

Panik bozukluk birçok hastalık ile komorbite olabilir. Bunlar arasında en çok

görülen hastalıklar arasında majör depresif bozukluk, diğer kaygı

bozuklukları, alkol ve madde kullanım bozuklukları, bipolar bozukluk, bazı

tıbbi hastalıklar (baş dönmesi, kardiyak aritmiler, hipertiroid vb.) sayılabilir.

Panik Bozukluğun Başlangıcı ve Seyri

Panik bozuk genellikle ergenliğin sonları ile 30’lu yaşların ortasında başlar.

Panik atakların 14 yaştan önce görülmesi nadirdir. İlk panik atak

“birdenbire” ortaya çıkmış gibi görünse de sıklıkla sevilen birinin kaybı,

önemli bir ilişkinin kaybı, iş kaybı gibi bazı yüksek stresli yaşam olaylarının

ardından ortaya çıkar. Normal seyirkroniktir, ancak artar ve azalır.

Bazı bireyler, sürekli şiddetli belirtilergösterirken, bazılarında

remisyon dönemleri olabilir.

Kadınlar ve erkekler arasında panik bozukluğun klinik özellikleri açısından

farklılık görünmemektedir. Erkeklerde başa çıkma yöntemi olarak alkol

kullanımı artabilir. Panik atak öyküsü, komorbid bozukluklardan bağımsız

olarak, intihar riskini arttırabilir.

Panik bozukluğun yaşam boyu yaygınlığı %4.7’dir. Kadınlarda erkeklere

göre 2 kat daha fazla görülür. Ayrıca yoksul insanların panik bozukluğu

yaşama olasılığı, zengin insanlardan %50 daha fazladır.

Tedavisi

Panik bozukluk tanısı almış bir kişinin tedavisinde artık hiç panik atak

yaşamaması, agorafobik kaçınma ve beklenti anksiyetesinin en aza

indirilmesi ve işlevselliğin geri gelmesi hedeflenmektedir. Tedavi için

farmakolojik tedavi ve psikoterapi tedavisi bulunubilir. Panik

atakların biyolojik temelleri sebebiyle farmakolojik tedavi ile kişinin biyolojik

promlemleri en aza indirilmeye çalışılır. Bu sebeple panik bozukluk tanısı

almış kişilere uzmanlar tarafından antidepresan ve benzodiazepinler

reçete edilebilir.

Psikoterapi ile biyolojik temelli sorunları olan hastanın belirtilerinin

şiddetlenmesi ya da sürmesinde rol oynayan psikolojik etkenleri çözmek

hedeflenebilir. Bilişsel Davranışçı Terapi ile bilişsel yanlış yorumlamalar düzeltilebilir

ve solunum düzenleme egzersizleri, gevşeme egzersizleri, maruz bırakma üzerinde

durulur.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu