Kaygılı Bağlanma
“Partnerin ile ilişkinde,
İlk zamanlar ne zaman arasam hemen açardı. Şimdi bazen meşgule atıyor. Acaba benden soğudu mu?
Farklı bir şehirde iş teklifi aldı. Şimdi sık görüşemeyeceğimiz için beni sevmekten vazgeçer mi?
Son zamanlarda beni sevdiğini eskisi kadar sık söylemiyor. Aklıma kötü şeyler geliyor. Ya artık beni eskisi kadar sevmiyorsa? Vb. düşünceler sıklıkla aklınızdan geçiyorsa gelin kaygılı bağlanmayı birlikte tanıyalım.”
Bağlanmanın kökleri derin olup çocukluk dönemine uzanır. Bağlanma şeklini belirleyen durum bebeğin bakım vereni ile kurduğu ilişkidir. John Bowlby’e göre Bağlanma 3 şekilde gerçekleşebilir. Bunlar: Güvenli bağlanma, kaygılı bağlanma ve kaçıngan bağlanma türü olarak sıralanabilir.
Bağlanma türlerini daha iyi anlamlandırabilmek adına bir örneğe verilen 3 farklı tepki üzerinden yola çıkılabilir. Bebeğimiz odada bir anlığına yalnız kalır. Bakım vereninden ayrılan her çocuk gibi kaygılanıp ağlaması normal olarak karşılanan bir tepki olabilir. Fakat güvenli bağlanan bebek ebeveyni geri döndüğünde vermiş olduğu tepkiyi sonlandırırken kaygılı bağlanan bebek aynı veya daha şiddetli bir yoğunlukta tepki vermeyi sürdürecektir. Kaçıngan bebek ise ebeveyni itmek, istememek gibi bir tavır takınabilir.
Kaygılı bağlanan çocuk bakım verene karşı güvensizdir ve kaygısı dışardan gözlemlenebilir. Genellikle onunla kurulan fiziksel teması kesmek istemez. Yapışkandır. Olumsuz duygularla baş etme konusunda çok zorlanır ve teselli verilmek istenilse de başarı oranı oldukça düşüktür. Yabancılar ile etkileşimde olmak onlar için korkutucudur. Genellikle akranları ile ilişki bağı zayıf veya yüzeysel olarak değerlendirilebilir. Çoğunlukla bu bağlanma stilinin temelinde tutarsız ebeveyn tutumları, çocuğun istek ve ihtiyaçlarına dair ihmalkâr davranışlar, bakım veren kişinin kendi ihtiyaçlarının çocuğa yansıtılması veya öğrenilmiş bazı davranış kalıpları yatabilir.
Bağlanma tipimizin kökleri nasıl ki çocukluğumuz kadar derin ise aynı şekilde dalları da yetişkinliğimize kadar uzundur. Çocuklukta bakım verenimizle kurduğumuz ilişki, yetişkinlikte kuruduğumuz romantik ilişkilere yansır. Kaygılı bağlanan kişiler ilişkide de çocukluktaki gibi güvensizdirler. Partnerleri tarafından terk edileceklerine ilişkin yoğun bir kaygı taşırlar. Romantik ilişkilerinde genellikle sınırları yoktur ya da sınırları belirlemekte zorlanırlar. Sıklıkla tensel temas ile güven tazeleme isteğindedirler. Ciddi derecede yakınlık kurmak ister ama güvenmek konusunda da bir o kadar zorluk yaşarlar. Yalnız kalmak onlar için dünyadaki en korkutucu durumdur ve bu korku onlara aciz hissettirebilir. Aslında küçük ve önemsiz olarak görünen konuları tekrar tekrar düşünüp açık ararlar. Çoğunlukla öz değeri düşük kişilerdir ve bu sebeple partnerinden yeterince iyi olduğuna, önemsenip sevildiğine dair sık sık onay alır. Partnerinin ona karşı olan sevgisine, arzusuna dair tekrar tekrar geri bildirim ve güvence talep eder. Kişi sevgisini kanıtlarla birlikte ona sunmalıdır. Sunulan kanıtlar, verilen ilgi ve sevgi güvencesinin dozu kişinin güvenini ve eminliğini sağlamada asla yeterli olmayacaktır. Kaygılı bağlanan bireyler aşırı duygusal bir yapıya sahip olup ruh halleri genellikle karamsardır. Sahip olduğu kaygılar bireyin ruh halinde bir denge kurabilmesini zorlaştırır. Kişi duygularını yönetme güçlük çeker ve herhangi bir tehdit durumu olduğunu düşündüğünde ciddi tepkiler verir. Sonrasında duyduğu yoğun korku ile ilişkili olarak özürler, kendini affettirme çabası, güvence arayışı ile döngü kendini sürdürmeye devam eder. Özetle kaygılı bağlanan kişinin temel mottosu sevgi ve bağlılıktır. Temelde yatan en büyük korku ise güvensizlik, şüphedir. Romantik ilişkiler onlar için hem kurtarıcıları hem de en büyük düşmanlarıdır.
Kaygılı bağlanan kişiler genellikle partner seçimlerinde kaçıngan kişiler ile eşleşirler. Bu durum genellikle “kaçan kovalanır” sözü ile örtüşür. Kaygılı kişi kovalar. Kovalamaya hayrandır. Onun için ilişki mücadele ile kazanılır. O bu durumda savaşan olmalıdır. Kaygılı kişiler güvenli bağlanan kişiler ile daha dengeli ilişki yaşayabilir. Fakat bu durum onların savaşçı rolüne ters düşer. Bu sebeple sıklıkla kaçıngan kişiler ile eşleşip onlara tanıdık olan kaygıyı göğüsler ve aşkı mücadeleye bağlı tutar. Sıklıkla da korktukları gibi yalnızlıkla sınanırlar.
Peki, ne gibi önlemler alınabilir? Kişi öncelikle bağlanma şeklini tanımalıdır. Zor da olsa kendi ihtiyaç ve isteklerini saptamalı ve bunlara paralel sınırlar oluşturmalıdır. Kaçıngan kişileri tanıyıp uzak durmalı ve güvenli bağlanan kişilere yönelmedir. Kaygıları karşısında işlevli baş etme stratejileri geliştirmeli ve işlevsiz olanlar da ısrar etmeyi bırakmalıdır. Kaygılarını ifade etmeli, paylaşmalı ve destek talep etmelidir. Tepkisellik yerine etkili iletişimi tercih etmeli ve var olan sorunlarını çözümünde iletişimi araç olarak kullanmalıdır. Kişi önce farkındalık sağlamalıdır. Bu durum için gerektiğinde terapi desteğine başvurabilir.
Uzm.Psk Damla KANKAYA SÜNTEROĞLU
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.