Bazıları erkeklikleri ile övünmeyi ve yaşadığı çapkınlık maceralarını da arkadaş etrafında teğe bin katarak anlatmayı pek bir sever. Çoğunluğu genç olan bu erkekler performans odaklı seks yapmayı ziyadesiyle alışkanlık haline getirmişlerdir. Halbuki onları çok büyük bir tehlike beklemektedir. Yutmaya hazırlanan bir kara delik süratle kendilerine yaklaşmaktadır ve onlar bunun farkında bile değildirler. Gençliklerinde çok süratli yaşayıp, aşikâr bir yaştan sonra apansız çöken, kendine öz inancını kaybetmiş ve erken yaşlanmış erkek “yarı” canlılarına eminim ki herkes hayatında en az bir kere şahit olmuştur. Yalnızca gençlikte süratli yaşamanın bir bedeli midir bu? Geçmişte fazla yapılan seks, bir erkeği bu kadar yıpratabilir mi? Sorun aslında nereden kaynaklanmaktadır. Bu kadar “iyi” giderken ne olmuş olabilir? Yoksa büyü mü yapılmıştır? Bu makalede size bu işin gerçek yüzünü aktarmaya çalışacağım.
Her genç erkeğin biraz bilgisizlikten, biraz da yanlış öğrenmekten kaynaklanan seks imgesi ve penisine dair geliştirdiği mitolojik bir dünyası vardır. Buna nazaran penis denilen cinsel organ;
1- Her istenildiğinde çabucak sertleşecek.
2- Demir üzere sert olacak.
3- Münasebet mühletince hiç inmeyecek
4- Bayanı tatmin edene kadar boşalmayacak
5- İsterse ikinciye de çok kısa müddette hazır hale gelecek..
İşte bu mitolojik dünyanın abartılı bir biçimde yaşanması başlı başına bir sıkıntıdır. Kişi performans ve amaç odaklı seks yapmayı kendince bir beceri sayar. Genç yaşlarda bir çok erkek bunu rahatlıkla başarabilir de. Ancak burada hissetmek yoktur, vakitten kopuş yoktur ve en değerlisi orgazm yoktur. Erkek bedenen boşalmasına boşalır lakin ruhun da boşaldığı o orgazmı hiç bir vakit yaşamamıştır. Buna rağmen kişi kendini eril olarak çok çok güçlü hissetmektedir.
Ama asıl sorun şu ki sahip olduğumuz her bedel, her güç onu kaybetme korkusunu da beraberinde getirir. Vakitle mitlerin provake ettiği şehvetin yerini kaçınılmaz olarak yavaş yavaş bu kaybetme endişeleri almaya başlar. Endişe o kadar güçlü bir histir ki karşısında hiç bir muadil tartıdaki hissin onunla başetmesine imkan ihtimal dahi yoktur. Ve beyin çalışmaya başlar;
1- ya sertleşemezsem
2- ya tam alaka sırasında iniverirse
3- ya girer girmez çabucak boşalırsam
Artık erkekte şehvet sönmeye başlamış ve kaygının egemenliği onun yerini almıştır. Bunun sonucunda ise erkek yatakta kendi vücudunu seyreden bir izleyici pozisyonuna düşer. Bir türlü o ana odaklanamaz. Yatağın başucunda, yataktakileri seyreden bir yabancıdır artık. Kısmen büyük bir sorun da yoktur, zira kişi hala “seks” yapabilmektedir. Ta ki bir an ya da bir vakit gelene kadar… Bazen büsbütün rastlantısal gelişen, kolay bir olumsuz tecrübe çok büyük bir çığın oluşumunu da tetikleyebilir. Aslında o küçük ayrıntı dağın tepesinden kopan bir taş parçacığıdır. Ama bir çığın başlamasına sebep olmuştur. Artık bu çığ durdurulamaz, büyür büyür ve erkek o çığın altında kalıverir. Olumsuz niyetler kademe kademe kişiyi tümden esir almıştır;
1- Son sefer seks yaptığımda sertleşememiştim sanki yeniden sertleşme sorunu yaşar mıyım?
2- Son bir kaç seferdir biraz sertleşme sorunu yaşıyorum; devamı gelecek mi?
3- Artık ben ya hiç sertleşemiyorum ya da ilgi sırasında çabucak iniveriyor.
4- Bende sanırım bir sorun var, iktidarsızlık başlıyor
5- Destek ilaç aldım yeniden başaramadım ben artık kesin iktidarsızım..
Ve kaçınılmaz son ; orta yaşlarında ilaçlı ya da ilaçsız önemli bir sertleşme sorunu baş gösteren bir ERKEK. Elindeki “servetin” gidişini an ve an seyreden ve hiç birşey yapamayan bu erkek için bundan sonrasını varsayım etmek güç değildir elbette. Büyük bir yıkım ve depresyon…
Bir sefer “iktidarsızım” yaftasını kendine yapıştıran o erkek artık ürolog ürolog gezinmeye başlar. Testler yapılır ona hiçbir şeyinin olmadığı, sorunun “sadece psikolojik” olduğu söylenir. Kaygı etmemesini, rahat olması gerektiği telkininde bulunulur ve de performans ilaçları reçete edilir. İlaçlar işe yaramadığı üzere ilaca bağımlı kalma hissi de kişinin iç çatışmalarını daha da bir körükler. Anlaşılmayan da işte bu noktadır. Kişi yalnızca penisini kaybetmemiştir. Asıl kaybettiği şey ise buz dağının altında gizlidir. Erkek tüm eril tabiatına olan inancını yitirmiştir. Dolayısı ile ilaçlar ve olayı küçümseyen “kafana takma” usulü telkinler hiç bir işe yaramaz.
Peki bu erkeği hayata döndürmek ve eril tabiatını tekrar ona kazandırmak için ne yapmak gerekir. Yapılacak şey belirlidir. Sistemi tümden resetlemek ve daha sağlıklı bir biçimde yeni baştan programlamak. Bunu da lakin cinsel terapi konusunda uzman ve tecrübeli bir tabip yahut psikolog başarabilir. Böylesi bir tehditten uzak durmanın yolu ise penis vajina birleşmesine (koitus) çok gereksiz bir mana yüklemeden, maksat skor peşinde koşmadan yalnızca anı hissederek ve yalnızca zevke odaklanarak cinselliği yaşamaktır. Zira cinsellik çok büyük bir dünyadır ve penisin vajinaya girmesinden ibaret asla değildir. Bunu bu türlü düşünür ve yaşanarsanız ömrünüzün sonuna kadar etkin ve hoş bir cinsel hayatınız olabilir. Değilse üstte lisana getirdiğim kehanetin sizin için de gerçekleşmesi yalnızca bir an sıkıntısıdır.
