Ölüm korkusu yaratan vücut bütünlüğüne yönelik tehdit, çaresizlik,
dehşete düşme durumu, savaş, saldırı, kaza, deprem, taciz gibi
durumların yarattığı etkinin uzun süre devam etmesi ve yaşanan
belirtilerinin yaşamsal işlevi bozması ruhsal dünyayı zora sokmasıdır.
Ayrıca başkalarının travmalarından da etkilenmek mümkün olmaktadır.
Travmatik yaşantılar sonrasında kişilerde şu belirtiler görülmektedir.
Flashbackler, olayı tekrar tekrar yaşıyormuş hissi İrkilme, duygularda
kısıtlanma, içe dönme, insanlardan uzaklaşma, bir geleceği kalmadığı
düşüncesi, öfke patlamaları, konsantrasyon güçlüğü, yorgunluk, bitkinlik,
değişen ruh hali, kısmi unutkanlıklar, uyku problemleri ve psikosomatik
belirtiler.
Kişiler başına gelen olayları bir öykü ile belleklerine yerleştirirler ve bazı
boşlukları öyküyle doldururlar. Travma yaşayan insanlar bazen farkında
olmadan bu travmatik etkileri sonraki kuşaklara aktarırlar.
Travma yaşayan annelerin çocukları anneden ayrı kalmaktan korkmak
gibi, travma yaşayan babaların çocukları ise kronik stres ve depresyona
yatkınlık geliştiriyorlar.
Bazen ailenin acıları sonaraki kuşakta da böylece devam etmektedir. İlk
erkek çocuk babanın çözülmemeiş konularını devralırken ilk doğan kız
çocukları anne ile ilgili çözülmemiş konuları devralıyorlar.
Hipokampus, anıları oluşturmada sorumlu beyin bölgesi ve amigdala her
şeyi kaydediyor. Travmatik olaylar eşlik eden duygudan dolayı bastırılır.
Travmaya eşlik eden duygular işlemlenmeden bastırılır ve gerilim
kaynağı olmaya devam eder. O yüzden bu duyguların donmuş halde
bulunan ve devam eden tehdit algısının işlemlenerek tekrar hafızada
depolanması kişinin uyumunu kolaylaştırır.
Travmayı tedavi etmek kişiye bu anıyı unutturmak değil, travmayı
işlemleyerek yeniden anlamlandırmak ve donmuş duyguları boşaltmaktır.
Daha önce travma geçirmiş kişiler sonra geçirdikleri travmaları daha
yoğun ve sarsıcı olarak yaşarlar.
Travmanın normalize edilmesi ve etrafında bulunan insanların sosyal
desteği travmayı yenmede etkili unsurlardır.
Travma sonrsaında genellikle kişilerde kendisine ve çevresine bir
yabancılaşma duygusu görülür. Bu disosyatif bir durumdur ve travma
durumlarında ruhsal bütünlüğü korumaya yönelik bir savunma tepkisidir.
Utanç ve suçluluk duyguları, yaşantıdan kendisini sorumlu tutma da sık
yaşanan duygular arasındadır.
İnsanların yaşamlarında irili ufaklı bir çok travmatik yaşantılar bulunabilir.
Büyük travmaların etkisi uzun süreli ve sdarsıcı olurken küçük travmalar
daha kolay atlatılabilir. Korku çok hızlı öğrenilen bir duygudur.
Neler daha çok travmatik etki yaratabilir.
Duygusal istismar, fiziksel istismar, cinsel istismar, ihmal edilmek, aile içi
madde bağımlılığı, aile içi zihinsel ya da ruhsal hastalık, boşanmış
ebeveyn, hapse giren aile üyesi ve daha çok değişik durumlar.
4 Ya da daha fazla travma yaşamış kişilerde değişik hastalıkların
gelişme riski artmaktadır. Uyuşturucu bağımlısı olma, kalp krizi, sindirim
sistemi hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, göz hastalıkları, kanser, vb
hastalıkların gelişme riski artmaktadır.
Travma sayısı arttıkça gelişim aşamasındaki çocuklarda gelişim geriliği
oluşuyor. Bir takım duygusal bozukluklar ve kişilik bozukluklarının
gelişme riski yükseliyor.
Travma sağ beyinde yer almaktadır. Kişinin benlik gücü, ego kapasitesi,
travmadan etkilenme oranında etkilidir ve bu yüzden aynı travmayı
geçirmiş kişiler aynı oranda etkilenmezler.
Travmatik yaşantılar arttıkça kişinin yaşam algısı, gelecek algısı,
kendisine ve dış dünyaya bakışı bundan etkilenir. Kendisini değersiz, dış
dünyayı tehlikeli, sosyal ilişkileri riskli görmeye başlayabilir. Spontan
dikkat gitgide negatife doğru kayar. Kişi umut ve neşesini kaybederek
geçmişin pişmanlık suçluluğu etkisine girerek depresyona girebilir.
Travma yaşayan kişinin profesyonel destek alarak kurban rolünden
çıkması ve bu algısının değişmesi, üstlendiği yersiz suçluluk
duygusundan bir an önce sıyrılması çok önemlidir.
Travmatik anılar çoğu zaman kişinin yaşamında olan diğer anılarla
karışır ve travmatik yaşantının bir bölümü hatırlanmayabilir. Veya bazı
boşluklar olabilir ve kişi bu boşlukları kendisi doldurabilir. Travmatik
yaşantıdan oluşan temel durum kontrol kaybı, çaresizlik ve acıdır.
Yaşanılan travmadan sonra belirtiler 2 aydan daha uzun sürer ve
yaşamsal işlevselliği bozmaya başlarsa kişinin hayatını zora sokarsa
post travmatik stres bozukluğu teşhisini alır.
Travmanın yarattığı belirtiler kişiyi esir alır ve kişi kendisini bedensel ve
ruhsal olarak bu belirtilerden kurtaramaz hale gelir.
Travma sırasında neler olmaktadır:
Aşırı uyarılma durumu, dissosiyasyon, savunmasızlığa bağlı donup
kalma, dehşet hali, korku, zihinsel karışıklık, düşüncede yoğun
artış,soğuk terleme, nefes almada güçlük, kalp atışında hızlanma
Travmada tutsak kalan bir enerji vardır ve bu enerji hem fizyolojik hem
ruhsal alanı kullanıyor ve tahrip ediyor. Zihinsel uğraş travma etrafında
dönüp dolaşıyor. Çoğunlukla sonrasında bu etkilerle baş etmek için
insanlar alkol – madde kullanmaya başlayabilirler ve bağımlılık
geliştirebilirler. Kişiler travmatik olayı çağrıştıran durumlardan kaçınmaya
ve yaşamı kısıtlanmaya başlar. Kaçma ve kaçınma davranışları da
travma etkisinin kronikleşmesine yol açar.
Travma sebebi belli olan bir stres bozukluğudur ve tedavi edilmelidir.
Çok sayıda travma yaşayan kişilerde bazı fobiler gelişebilir ve kişilik
bozukluğu gelişebilir.
Kişinin homeostasis dengesini bozan travmatik olaylar bazen doğa
tarafından meydana gelirken bazen insanlar tarafından yaratılmaktadır.
Kişiler sürekli olumsuz ruminasyonlar içinde kafasında tekrar tekrar
yaşantıyı geçirirler veya sık sık rüyalarında görürler. Olayları çağrıştıran
durumlara fizyolojik ve ruhsal tepkiler verenbilirler. Günlük yaşamı
sürdürmede zorlanma, sosyal izolasyon, duygularda kısıtlılık veya
küntleşme, dikkat problemleri de ayrıca yaşanabilir durumlardır.
Travma etkileri olaydan çok sonraları da ortaya çıkabilir anksiyete
bozukluğu ve panik bozukluklarla birbirine karışabilir.
Bazen kişiler travmalarını anlatırken künt duygusuz bir şekilde anlatırlar
ve acı veren duygudan kaçarlar. Mekanik anlatma yolunu seçerler.
Travmayı psikoterapi yoluyla nötr hale getirdiğimizde geleceği
etkilemesini ve yaşamını zora sokmasını engellemiş olabiliyoruz.
Anı kanalları görüntü, imaj, duygu ve beden duyumlarından
oluşmaktadır. Anterior Singulat mantıkla duygunun işlendiği beyin
merkezidir. EMDR yöntemi uygulanarak göz hareketleri ile tedavi
sırasında burayı uyarıyoruz. Geçmişi çalışıp bu günü değiştiriyoruz
teknik olarak.
Kişinin kendisine ve başkalarına duyduğu öfkenin kontrol edilmesi,
kişinin kendisini ve başkalarını sevmeye geri dönmesi, yaşamın
kontrolünü yine ele alması, aşırı huzursuzluk öfke ve dissosiyatif
durumların ortadan kaldırılması önceliklidir. Kişinin iyileşme
motivasyonun arttırmak, travmaya tutunmasını orada kalmasını ve
travmayla kendisini tanımlamasını engellemek ve kurban rolünden
çıkarmak önemlidir.
Tamamlanmamış meselelere, üzüntü, hayal kırıklığı, travma etkileri
kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Cinayet, tecavüz,istismar, ihmal sonraki
kuşaklara aktarılan 4 travma çeşididir.
0 – 3 yaş travmaları bedene mühürlenir. Kişi hatırlamaz ama beden
hatırlar. Aileye yapışık yetiştirilen çocuklarda aile genellikle travmalarıonı
farkında olmadan çocuklarına yüklerler ve ileride onların hayatını
olumsuz etkilemeye devam ederler. Aile bir anlamı ilede çocukları işgal
eder ve özerk olmalarını engeller. Çocuğun ihtiyacı olmayan konularda
çocuğu zorlamak da bir travmatik etki yaratabilir. Çocuklara anneciğim,
babacığım, aşkım şeklinde hitaplar çocuğun kafasını karıştırır ve sağlıklı
değildir. Çocuklar kimi zaman kendisine ait olmayan aile tarafından
yüklenen duyguları devralırlar. Bu da ileri de kendisini ve kendi
duygularını yaşaması önünde engel oluşturur.
Travma etkileri bedensel yakınma ve hastalıklar olarak da ortaya
çıkabilir. Tutulmamış yas, yatışmamış öfke, bitmemiş çaresizlik her
zaman kişiyi tahrip etmeye devam eder.
Açılan yeni yaralar eski yaraları da kanatır. Bu yüzden travmayla
başetmek demek geçmişin geleceği tümüyle yıkmasına izin vermemek
demektir. Terapinin amacı da baş etme becerisini geliştirmektir.
Kişiler travmayı tetikleyen durumlarla çoğu zaman baş edemezler.
Çocuğu araba kazası geçiren bir anne fren yada korna sesine çok
duyarlı olabilir ve travmasını tetikleyebilir. Terapi ile füzyon yapılan
durumlar devüzyon ile ayrıştırılır.
Sürekli kendisini çocuğuna acındırma alışkanlığı olan anneler de bir çeşit
travmaya neden olurlar. Farkında olmadan çocuğa yoğun suçluluk
duyguları yüklerler. Kişi kötü duyguyu ne kadar çok içinde barındırıyorsa
hasta olma riski o kadar fazladır. Sürekli ikircikli
duygular yaşamak ikircikli olmak emin olamamak kortizol seviyesini
arttıran ve kansere davetiye çıkaran bir durumdur.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.