En az 6 ay süre ile her gün bir çok olay ya da etkinlik veya tasarı
konusunda aşırı kaygı duyma endişeli beklenti içinde olma hali olarak
tanımlayabiliriz. Kişi yaşadığı endişeyi kuruntuyu denetleyemez.
Dinginleşemiyorum sürekli huzursuzum, sanki her zaman diken üstünde
gibiyim diyorsanız, sanki kötü şeyler olacakmış gibi diken üstündeyim
dikkatimi toplayamıyorum, çabuk sinirleniyorum kaslarım hep gergin,
uykularım iyi değil vücudumda seyirmeler kas ağrılarım oluyor diyorsanız
ve bu bir aydan fazladır devam ediyorsa yaygın anksiyete
bozukluğundan bahsedebiliriz.
1960 lı yıllarda yapılan araştırmalarla bu gün aynı alanda yapılan
araştırmalar gösteriyor ki endişe konuları ve oranları insanlar için hep
aynıdır. Hastalar yaşam boyu hep endişeli olduklarını anlatıyorlar.
İnsanların yüzde 34 ü her gün endişeleniyor. Hastalık başlangıcı ile
tedaviye başvurma arasında yaklaşık 25 yıl zaman var. Kaygı gelecek
ve olumsuzluğun birleştiği bir füzyondur. Kaygıya aynı zamanda nöral
ağlar eşlik ediyor, hormonlar eşlik ediyor ve beden eşlik ediyor. Amigdala
sürekli uyarılıyor ve sempatik sinir sistemi çoğunlukla aktif haldedir.
Endişeli kişilerde başlıca görülen belirtilere baktığımızda;
- Huzursuzluk kolay yorulma
- Odaklanmada zorluk yaşama
- Kas gerginliği uyku sorunları
- Titreme ve seğirmeler olması odaklanmada güçlük kontrolü yitirme
korkusu red edilme korkusu düşünceyi kontrol edememe kafa karışıklığı
önemli şeyleri hatırlayamama konuşurken tıkanıp kalma saldırıya
uğrama korkusu ölüm korkusu ellerde titreme terleme hızlı kalp ritmi
halsizlik baygınlık hissi sersemlik hissi - Soğuk sıcak basması ellerde nemlenme boğazda yumru hissi
- Baş ağrıları da sık görülen belirtiler arasındadır.
- Kişi huzursuz bir durumdadır ve endişeli gergin bir yüze sahiptir.
- İrkilme çabuk kızma sabırsızlık yerinde duramama gibi davranışlar
gösterir.
Yaygın anksiyete yaşayan insanlar genellikle günlük yapılacak konularda
ve hayat alanlarında çoğu zaman kötü şeyler olacağı beklentisi ile üzüntü
ve endişe içindedirler. Çoğu zaman panik bozukluk ve sosyal fobi ile
birlikte görülür.
Zamanla hayatın bir çok alanında işlevselliğin bozulmasına ve
yaşamda ki verimliliğin azalmasına sebep olur.
Uzun sürdüğünde çaresizlik duygusu artmaya başlar ve kişileri
depresyona götürür. Toplumda yüzde 5 ile 9 arasında bulunmakta ve
kadınlarda erkeklere göre görülme sıklığı iki kat fazladır.
Gerçek konular ve durumlar gerçek olasılıklar konusunda endişelenmek
sağlıklıdır ve kişiyi olumsuz durumlara karşı korur. Fakat burada gerçek
bir durum yoktur ve varsayım üzerine bir felaket senaryosu yazılmıştır ve
bu durum da alışkanlık haline gelmiş ve yaşamın büyük bir bölümüne
yayılmıştır. Ayrıca varsayımlar üzerine dayalı sayısız konuda ve belirsiz
konularda bu kadar endişe hali içinde olmak kişinin hiçbir işine
yaramadığı gibi işlevselliğini bozmaktadır. Kişiler yüzen gezen bir kaygı
içindedirler ve çoğu zaman tam olarak neye endişelendiklerini neden çok
kaygılı olduklarını rahat olamadıklarının da farkında değillerdir. Her
zaman belirgin bir konu yoktur.
Zarar görme beklentisi üst noktada ve sırayla şu aşamalar oluşur.
- Kaygıya sebep olan tetikleyici bir durum yaşanır
- Zihinde düşünce ve imgeler devreye girer
- Vücutta bu durma bazı belirtiler ve duyumlar eşlik eder
- Kişinin tepkisini oluşturacağı bir sonuç ortaya çıkar.
- Kişi genelde durumu felaketleştirir genelleştirir
- Uçlarda düşünme ve zarar görme beklenti yüksektir.
- Yanlış öngörülerde bulunma ve bu öngörülere inanma vardır.
- Kişiler arası ilişkiler en çok anksiyete duyulan konular arasındadır.
İlişkileri kaybetme korkusu yanlış anlaşılma korkusu geri çekilme dikkatli
olma doğal olamama eğlenememe çoğu zaman ortama adapte olamama
yabancılık hissetme gibi durumlar içindedirler.
Gülünç duruma düşeceği korkusu hakimdir. Kişi kötü duruma düşme
zarar görme durumuna karşı kendisini sürekli uyarır ve uyanık olması
gerektiğini düşünür. Her içsel dürtü tehlike algısını aktive eder. Kontrolü
kaybedeceği endişesi mahcubiyet duyacağı durumların oluşacağı
beklentisi ve üzüntü kişiyi daha fazla önlem almaya iter.
Yanlış alarm fırtınası içinde kişi adeta zararı yaşar. Akılcı düşünme
sistemi bozulur ve her şeyi kendisine özgü bir düşünce kalıbı içine sokar.
Korkuyu yaşamında geneller. Her hissettiği kaygıyı endişeyi bir tehlike
sinyali olarak algılamaya başlar ve bu durum yaşamında bir kısır döngüye
çevrilir.
Sürekli tetikte olma halinin arkasında endişe duymanın tehdit ve
tehlikelere karşı kendisini koruduğuna olan inanç vardır. Eğer
endişelenirsem kendimi güvenli alana alabilirim düşüncesi hakimdir.
Kişinin yapıcı endişe ve yıkıcı endişeyi fark etmesi son derece önemlidir
çünkü burada işlevsel olmayan bir endişe durumu vardır.
Belirsizliğe karşı tölerans çok düşüktür ve çok kaygı yaratır. Her şeyin bir
an önce netleşmesini isterler ancak yaşam hep böyle değildir.
Dış dünya tarafından istenmeme korkusu sevilmeme kabul edilmeme
endişesi genellikle yüksektir. Duygudan kaçtıkları için genelde
alexitimiktirler. Duygulara pek izin vermezler. Hep tedbirli olarak zamanı
kontrol altına alma çabası vardır. Hızlı hareket etme eğilimi ve acelecilik
vardır çünkü zihinlerinde tehlike hızla gelmektedir.
İnsan zihni çok sayıda endişe üretmeye yatkındır ve günde binlerce
endişe zihinde akar gider. Fakat zihinde akan bu endişeleri gerçek
varsayıp kişi peşine takılırsa burada sorun oluşmaya başlar. Zihinde her
akan düşünce peşine takılmaya değer değildir. Zihinde akan her
düşünce mantıklı veya doğru da değildir. Sorun olan o düşünceyi orada
tutup büyütmek ve peşine takılmaktır. Dikkati nereye verirsek orayı
büyütürüz adeta bir mercek gibi.
Her şeyi erken fark edip önlem alma mantığı ön plandadır. Yani dereyi
görmeden paçaları sıvamak ve sürekli paçaları sıvalı olarak gezmek.
Kişiler dikkati sürekli tehlike algısına yönelterek endişeyi çoğaltırlar ve
endişe artınca da önlem alma ihtiyacı artıyor. Ters tepen bir başa çıkma
davranışı söz konusudur ve endişe ruminatif olarak tekrarlanıp durur.
Endişelenmek karamsarlık değildir ve uyarılmışlık düzeyi artmıştır. Kişi
duygularını zamanla yaşamaktan uzaklaşır. Künt bir duygulanım içine
girmeye ve mekanikleşmeye başlar.
Depresyon daha çok geçmişle ilgili iken kaygı bozukluğu gelecek ile
ilgilidir ve gelecekteki bir olumsuzluğu bekleme halidir.
Kaygı öğrenilen bir şeydir ve çoğu zaman kökeni çocukluk dönemlerine
yetiştirme biçimlerine ve travmatik yaşantılara dayanır.
Bir çocuk için en büyük tehlike yakınındakileri kaybetme sevdiklerini
kaybetme korkusudur. Yaşam boyunca irili ufaklı travmatik yaşantılar hep
vardır. Herkesin hayatında bir şekilde kayıplar söz konusudur erken veya
geç yaşlarda.
Tehlike anında insanlar üç tür tepki verirler
- Donup kalma
- Kaçma
- Savaşma
Tehlike algısı veya durumu karşısında beynin hipokampüs bölgesi
amigdala uyarılır. Sempatik sinir sistemi aktif hale gelir. Mantıklı
düşünme burada pek olmaz. Mantık devreye girince duygular regüle
olmaya başlar parasempatik sinir sistemi uyarılır. Kişilik bozukluğu
olanlar öfke kontrol problemi olanlar ego gücü zayıf olanlar tehdit
koşullarında daha fazla etkilenirler.
Uyku son derece önemli bir yerde durmaktadır çünkü uykuda beyinde
işlemleme devam etmekte nöronların etrafı temizlenmektedir.
Anksiyeteyi yoğun yaşayan insanlarda ayrıca uyku problemleri de olduğu
için bu durum istendiği gibi gerçekleşmez ve kişi bir türlü dinginleşemez.
Çocuklukta yüklenen felaket senaryolarına bakalım. Ebeveynler
çocuklara neler söylüyorlar ne tür uyarılarda bulunuyorlar.
- Elini sobaya uzatma yanarsın
- Buradan uzaklaşma kaybolursun
- Sokakta gülme kötü insanlar var
- Karanlığa kalma ipsiz sapsızlar çok
- Zıplama düşersin . Terledin hasta olacaksın.
Ebeveynler tarafından çocuklar adeta bir tehlike bombardımanına
tutulurlar ve bu da onların hayatlarında bazı şemalar geliştirmelerine ve o
doğrultuda düşünmelerine yol açar. Sen zayıfsın zarar görebilirsin…
Tehlikeyi fark edemezsin zor duruma düşeceksin dış dünya tehlikeli
mesajı sürekli verilir. Hayat boyu bu mesaj beynin arka tarafında
çalışmaya devam eder ve sürekli kaygı üretir.
“Eyvah eyvah ne oldu sana” derken çocukluk yaşantıları bu eyvahlarla
doldurulur. Bu eyvahlar kişi büyüdüğünde çalışmaya devam eder.
Ebeveynin yüklediği felaket beklentisi. Tehdit altında oluş dünyanın
tehlikeli bir yer olduğu dikkatli olmazsan tetikte olmazsan başına bir
şeylerin geleceği fikri kişinin gerçeği haline dönüşür.
Kişi kendini hiçbir zaman rahat hissedemez ve hep tetikte irritabl
durumdadır. Her yerde kükremiş bir aslan çıkacakmış gibi hazırlıklı olur
ve böyle hazırlıklı olursa ancak oluşabilecek kötü şeyleri engelleyeceği
inancı içindedir.
Bazen kişiler daha derinlerde bulunan endişe ile yüz yüze gelmemek için
farkında olmadan çok sıradan konularla ilgili fazlaca endişe duyuyor
olurlar. Adeta bunlarla meşgul olup derindeki endişeden kaçıyor
gibidirler. Veya baş etmeye çalıştıkları travmayla karşılaşmamak için
sıradan konularla ilgili endişeyi büyütüyorlar.
Sonuçta mutsuz gergin güvende hissetmeyen her şey yolunda iken bile
kötü bir şey olacak hissi ile yaşamaya devam eder.
NELER YAPILABİLİR
- Olanları ve gerçeği olduğu gibi kabul etmek. Kabul son derece kıymetli
bir alandır hayatımızda. - Geleceğe yönelik felaket senaryolarından vazgeçip bu güne şimdiye
odaklanmak ve bunu alışkanlık haline getirmek önemlidir. - Kaygılandıran konuları fark etmek için endişe konuları listesi yapmak.
- Bu kaygılar konusundaki düşünceleri analiz etmek ne kadar gerçektir.
- Geçmiş yaşantılardan oluşan yanlış otomotik düşünceleri keşfetmek.
- Farkına varılan her kaygı konusunu derecelendirmek gerçekçiliğini
değerlendirmek üzerinde yeniden düşünmek. - Zihinsel çarpıtmaları bulmak ve alternatifli düşünme alışkanlığını
geliştirmek. - Olumlu imgeleme egzersizleri ile parasempatik sinir sistemini aktif hale
getirmek. - Gevşeme ve nefes egzersizlerini öğrenmek ve uygulamak.
- Kaygıyı erteleme becerisi geliştirmek duyguların farkına varmaya
çalışmak ve donup kalmış duyguları harekete geçirmek önemlidir. - Başkalarının geçmişine ve hayatına bakmaktan vazgeçmek kendini diğer
insalarla kıyaslamayı bırakmak. - Kendi güç kaynaklarını keşfetmek ve geliştirmek.
- Kendisi dış dünya ve gelecek konusunda abartılı negatif ve tehdit algısını
değiştirmek rasyonelliğini değerlendirmek
Gerçekten zannettiğin kadar güvensizlik içinde misin bu dünyada…
Kaygı durumunda vücudumuzda hangi sistemler devreye girmektedir.
Sinir sistemi, kalp damar sistemi, solunum sistemi, mide, bağırsak
sistemi…
Uzun yıllar yoğun kaygılar yaşamanın ve baş edememenin sonucunda
vücudumuzun bu bölümlerinde hastalıkların çıkma olasılığının yüksek
olacağını kestirmek zor değildir.
Problemlerin çıkmasını tehdit olarak görmeyin. Kötü duygular yaşamayı
bir tehdit olarak görmeyin ve duygulardan kaçmayın. Bilakis duyguları
fark etmeye çalışın. Şimdiye kadar çok problem çıktı ve çözdünüz.
Gelecekte çıkabilecek problemleri çözebilirsiniz. Çaresizliğe teslim
olmayın ve kendi gücünüzü küçümsemeyin. Bardağın dolu taraflarını
görmeyi hep alışkanlık haline getiriniz.
Bazı duyguları abartılı hissediyor olabilirsiniz o zaman da o duyguların
arkasında nasıl düşünceler yattığını nasıl inançlarınızın olduğunu
sorgulayın. Gerçekliğini bir kez daha gözden geçirin.
Yaşadığınız kaygılarınızı yeniden anlamlandırın her kaygıya ayrı isimler
verin ve bunların üzerinde düşünecek zaman ayırın kendinize çünkü
çoğu sorgulanmadan alınıp kabul edilmiştir. Bakmadan aldığınız bir
elbise gibidir. Bedenine bakın rengine bakın niye bunu üstünüzde
taşıyorsunuz size faydası ne sizin için anlamı ne geçmiş yaşantılarınızla
nasıl bir alakası olabilir.
Bütün bunların sorgulanması analiz edilmesi sizi bu güne bu günü
daha verimli yaşamaya getirecektir. Enerjinizi belirsiz ne olacağı
bilinmeyen negatif kurgulanmış gelecek senaryolarına harcamak yerine
bu güne harcayıp bu günü daha verimli hale getirmek için uğraşmış
olacaksınız.
Bu günü iyi kurmak bu günden kaçmamak zaten geleceğinize hizmet
edecektir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.