Sağlık Bir Ruh Sağlığı İçin Dikkat Edilmesi Gereken İlk Şey Sağlıklı İletişim

İletişimi en az bir göndericiden en az bir alıcıya iletilen bir mesaj olarak tanımlayabiliriz. İletişimde %55 beden dili, %35 ses tonu ve %10 sözlerin etkisi vardır. O halde iki insan ilişki kurduğunda o ilişkinin akıbetini, sarf edilen sözlerden ziyade karşı tarafa verilen duygunun belirlediğini söyleyebiliriz. Bu yazıda, iletişim problemleri ve karşı tarafa iletilen duygular, bunların çocukluk bağlantıları ve çözüm yollarından bahsedeceğim.

Dinlemek, iletişim dendiğinde ilk akla gelen şeydir. Dinlemek, karşıdakine alan açmanın, değer vermenin ve ilgilenmenin göstergesidir. Duymak ve dinlemek farklıdır. Dalga sesini duymak, bir anlam ifade etmez. Ancak dalgaların sesini dinlemek, iç dünyada olumlu veya olumsuz duygular belirmesine sebep olur. Kişi, konuşan kişiyi dinlediğinde olumsuz duygular çıkıyorsa, dinlemeyi bozar kişi. Sonucunda ilişkide kötüye gitmeye başlar. Kişi bol bol dinleme egzersizleri yaparak bu yönünü geliştirebilir.

İnsan birini dinlerken iç dünyasında olumlu veya olumsuz pek çok duygu uyanır ve hareketlenmeler olur. Duygu çok yoğunlaştığında, söz kesme ihtiyacı hisseder. Sağlıklı olan, duyguyu kontrol edip, kişinin sözünün bitmesini beklemek ve sıra ona gelince konuşmasıdır.

İlişki problemi yaşayan çoğu kişide ortak görülen iletişimi engelleyen diğer bir davranış, kişinin konuşurken karşısındakine değil, kendine odaklanmasıdır. Sağlıklı olan, biriyle ilişki kurarken onun duygularıyla, söyledikleriyle ilgilenmektir. Kişi kendi duygularıyla yalnızken ilgilenmelidir.

Bazen kişi anlatılanları anlamamış gibi yaparak salağa yatar. Buradaki bilinçdışı hedef karşı tarafa öfke ve çaresizlik gibi kötü duygu aktarmaktır. Kişi hangi durumlarda salağa yattığını ve altındaki duyguyu keşfederse, bu davranışı yapması azalır.

Bazen kişi çok fazla soru sorar ve sorduğu sorunun cevabını dinlemez. Buradaki bilinçdışı amaç da karşı tarafa kötü duygu aktarmaktır. İlişkileri zedeleyen bir davranıştır.

İletişim kurarken geri bildirim vermemek ilişkileri ketleyen bir davranıştır. İlişki içinde tarafların en çok ihtiyaç duyduğu şey duygularının anlaşılması ve kabul edilmesidir. Baş sallamak, hımmlamak, gülümsemek, karşı tarafın anlattığının minik bir özetini yapmak geri bildirim vermek demektir. Diğer türlü kişide boşluğa konuşuyormuş hissi olur.

Bazen kişiler cevabını bildiği sorular sorarlar. Bu da bir iletişim bozukluğudur. Bunun altındaki sebep kişinin kendi kötü duygularından kaçmasıdır. Sağlıklı olan, merak duygusuyla soru sormaktır.

Konudan konuya atlamak iletişimi bozan önemli unsurlardan biridir. Kişi bir konu bitmeden öteki konuya geçer. Konuşmanın başında anlattığı şeyle sonunda anlattığı şey arasında farklar çoktur. Bir konu konuşurken bazı duygular uyanır, eğer bu duygular çok yoğunsa kişi konuda kalamaz ve hemen değiştirmek ister. Bilinçdışı olan bu süreç çok hızlı gerçekleşir. Sağlıklı olan bir konuda kalmak ve bitene kadar farklı bir konuya geçmemektir.

Karışık konuşmak karşı tarafa kafa karışıklığı duygusunu aktarmak için yapılan bir iletişim bozukluğudur.

Uzun konuşmak da bir iletişim problemidir. İki cümleyle anlatılacak bir konuyu on cümleyle anlatmaya çalışır. Altındaki mekanizma şudur, kişi o konu hakkında çok yoğun duygu hissediyor ve bunu düzenleyemiyorsa basit bir konu hakkında bile saatlerce konuşabilir. Karşı tarafı ele geçirir. Sıkılma, boğulma gibi kötü duygular hissettirir.

Bazı kişiler vardır sürekli konuşur ve konuşmasının bilgi vermek ya da bir sorunu çözmek gibi pek bir amacı yoktur. Sohbetin içi boştur. Çok ve boş konuşmak ile yapılan şey karşı tarafı esir almaktır. Karşı tarafta sıkılmak, daralmak, boğulmak ve çaresizlik gibi olumsuz duygular uyanır. Çok ve boş konuşmakla bilinçdışı bir şekilde bu tip kötü duyguları karşı tarafa yükleyerek rahatlama amaçlanır.

Aynı konuyu defalarca anlatmak da bir iletişim bozukluğudur. Kişi dertleştiğini ya da sohbet ettiğini sansa da bilinçdışı şekilde aslında olan anlattığı konu içinde kendinde uyanan bazı kötü duyguları karşı tarafa aktarmaktır. Karşı taraf duyguyu aldıkça kendisi rahatlar, muhatabı kötü hissetmeye başlar.

Bazen sohbet esnasında bazı sorular insanda olumsuz duygular uyandırır. Kişi bu duygularla yüzleşmemek için sorulan soruya cevap vermez ya da yandan cevap verir. Bu, ilişkileri olumsuz etkileyen bir iletişim bozukluğudur. Kendinde uyanan duygulardan kaçmanın bir diğer yolu da soruya soruyla karşılık vermektir. Sorulan soru kişiye kötü hissettirir, direkt cevap vermek yerine karşı tarafa soru sorarak bu duyguyu karşı tarafa aktarmaya çalışır.

Birini sürekli gözetlemek, özellikle aynı evin içinde çok yapılan ve ilişkileri olumsuz etkileyen bir bozukluktur. Sürekli gözetlemekten kasıt, taraflardan birinin ötekini göz hapsinde tuttuğu, ne zaman, nerede ve ne yaptığına dair en küçük ayrıntılara dahi odaklanması ya da müdehale etmesi, öteki kişiye alan tanımamasıdır. Bunun sebebi, kişinin başkasıyla meşgul olarak kendi duygularıyla ilişki kurmaktan kaçmasıdır.

Bir başka problem ise kişinin kendisini acındırmasıdır. Kişi ses tonu, mimikleri ya da vücut dili ile karşı tarafa acındırabilir, Küçük Emrah profili çizebilir. Acındırmak, sorununu anlatmaktan yani normal üzülmekten farklıdır. Gerçekten üzgün olan kişi karşı tarafın ona üzülmesini, acımasını istemez. Kendi içinde üzülür ve bir süre sonra bu geçer. Acındıran kişinin derdi bitmez. Ancak karşı taraf ona acıdığı zaman rahatlar.

Kötü duygu aktarmak, kişi iç dünyasında olan olumsuz duygularını bilinçdışı bir şekilde muhatabına aktarır. Örneğin, kişide sıkılma duygusu olsun. Karşısındakine sıkılma duygusunu verene kadar onu zorlar, karşıdaki sıkılmaya başladıkça kendisi rahatlar. Kısa vadede rahatlatıcı uzun vadede kötü etkileri olur. Kişi bir süre sonra yalnız kalmaya başlar.

Neden bunları yaparız?

Bugün geçmişten bağımsız değildir. Kişi bugün olumlu veya olumsuz ne yaşıyorsa bu, çocukluk deneyimleriyle ilişkilidir. Erken gelişim döneminde kişiye bakım verenlerin hem kişiyle hem de aile bireyleriyle kurduğu ilişki biçimi, kişinin yetişkin yaşamında kuracağı ilişkilerin temelini oluşturur. Bu dönemde, anne kötü duygu vererek ilişki kuruyorsa, kişi ilişkilerinde kötü duygu vererek rol alıyor. Baba, herkese öğüt veren bir roldeyse, kişi öğüt verme duygusunu taşır iç dünyasında. Kişinin çocukluk döneminde uzun ve karışık konuşan bir figür varsa, kişi uzun ve karışık konuşarak ilişki kurmayı öğrenir. Beyin, gördüğünü tekrar eder.

Çocukluktaki figürler bu davranışları bazı kötü duygulardan kaçmak için yaparlar. Kişi, kaçmak istenen kötü duygularla birlikte iletişimi engelleyen davranışları onlardan miras almış olur.

Nasıl Çözülür?

Yapılacak ilk adım kişinin hangi iletişim hatasını yaptığını fark etmesidir. Sonraki adım ise hangi duygudan kaçmak için yaptığını fark etmesidir. Son olarak yapılacak şey ise çocukluğunda bunu kim yapardı, bulup ayrıştırma yapmaktır. Bazen farkındalık yeterli olur, kişi düzeltebilir. Bazen bozukluklar düşünüldüğünden daha çoktur ve duygular daha yoğundur. Böyle durumlarda bir uzmandan destek almak faydalı olabilir.

 


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu