Anne – Baba Ne Söyler, Çocuk Ne Anlar?

Hangi anne baba çocuğunun kötülüğünü ister?

Birçoğunuzun hiçbir anne baba çocuğunun kötülüğünü istemez dediğini duyar gibiyim.

Hele ki bizim kültürümüzde anne yemez yedirir, baba giymez giydirir. Kendinden kısar çocuğuna verir. Kendi olamamışsa çocuğu en iyisi olsun diye çırpınır durur.

Durum böyleyken neden bir sürü insan çocukluk travmalarının izini neredeyse bir ömür taşıyor?

Kim bu travma açan anne babalar bakalım mı biraz?

Ve bu anne babalar, çocuklarına neler söylüyor acaba?

Az sonra okuyacağınız cümleleri sanki size söyleniyormuş gibi okuyun.

Ve söylenenlerin hepsini %100 doğruymuş gibi sorgulamadan okuyun. Çünkü çocuklar aynen böyle yapıyor.

Aynı annesinin tarafı gibi tıknaz.

Maşallah tosun gibi olmuşsun.

Babası da çok cesurdur ama bu kime çekmiş her şeyden korkuyor.

Bütün kötü huylarını senden almış.

Bir işi doğru düzgün yapamadın.

Dökmeden getirsen zaten şaşardım.

Bizim ki biraz şaşkındır napalım atsan atılmaz satsan satılmaz.

Bir şeyi de hemen anla.

Bizim ki ne anlar ondan ya, ben senin yaşındayken ohooo.

Ne biçim konuşuyorsun sen öyle?

O nasıl bir davranış hiç yakışıyor mu?

Hiçbir çocukta böyle bir şey görmedim.

Neden böyle garip hareketler yapıyorsun?

Peki şimdi de yukarda okuduğunuz cümleleri ve daha nicelerini gün içinde defalarca anne babanızdan duyduğunuzu hayal edin.

Çocukken anne babamızın söylediği hemen hemen her şeyi mantık süzgecinden geçirmeden doğru kabul ederiz. Anne babamız bizimle ilgili ne derse kendimizle ilgili söylenenleri tamamen gerçek olduğunu düşünürüz.

Çocuk doğaldır, içinden geldiği gibi davranır yaptığı davranışları yargılarsak yetişkin olduğunda kendi gibi davranamaz. Çünkü bir zamanlar kendi gibi davrandığında en yakınları bile onu kabul etmedi, garipsedi. O yüzden yetişkinlikte hep kontrollü, utangaç ve çekingen olmaya başlarlar.

Hadi bir de belki de gerçekliği olmayan ama anlık öfke ve kızgınlıkla söylenen sözlere bakalım?

Seni doğuracağıma taş doğursaydım

Yazıklar olsun emeklerime

Keşke hiç doğurmasaydım

Bu cümleler duygusal bir anda ağzınızdan çıkmışsa bile etkisi çocuk üzerinde güçlü ve zehirlidir. Dünyadaki varlığı için suçlanan çocuk yetişkin olduğunda ilişkilerinde kendini suçlu hissetmeye meyilli olacaktır.

Senin için çalışıyorum, didiniyorum ben.

Beni çok üzüyorsun, bir gün hastalanacağım o zaman ne yapacaksınız?

Ben olmasam bu evde haliniz ne olur acaba?

Beni çok yoruyorsun.

Siz olmasanız biz bu kadar şeyi düşünmezdik.

Bütün bu cümleler çocuğa kendini bir yükmüş gibi hissettirir. Anne, babasının yükünü almak için ilerde problemlerini anlatmayan, duygusunu açmayan, aşırı fedakar, kurtarıcı yetişkinler haline gelirler. Böyle çocukları tanırsınız anne babayı üzmemek için çırpınır erkenden olgunlaşır ve bu çocukların ruhundaki yarayı da fark etmemiz güçtür çünkü olgun çocuklar toplumumuzda kabul gören çocuklardır.

Bir de kıyaslamalar var tabi.

Neden sen de ablan gibi olamıyorsun? Cevabı basit çünkü ben ablam değilim. Ve neden benden olmadığım gibi davranmamı bekliyorsun?

Özgüveni zedeleyen bu kıyaslama sonucunda kardeşler arasında da kıskançlık ve öfke duyguları oluşur. Beğenilen çocuk anne babaya yaranmak için daha iyi çocuk olma yolunda davranışlarını çoğaltırken anne baba ile ittifak içine girer. Adeta kardeş gibi değil küçük bir anne ya da baba gibi davranmaya başlar ve kardeşi üzerinde hakimiyet kurararak sevilme, onaylanma ihtiyacını karşılar. Diğer çocuk da ne yaparsa yapsın yetemeyeceğini hissedip kendi özüne inanmaktan vazgeçer ve kendine biçilen rolün hakkını vermeye devam eder. Kardeşlik bağlarının zedelenmesine yol açan bu durum yetişkinlikteki ilişkilerde de kıskançlık, üstünlük kurma, yetersizlik duyguları ile kendini gösterir.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu