Doğmuş Ama Olgunlaşmamış Yetişkinler

Herkese tekrar merhbalar ben Psikolojik Danışman ve Aile Danışmanı Nur Sena ER. Bugünkü

konumuz doğmuş ama büyüyememiş yetişkinler olacak. Zira herbirimizin çevresinde kol gezen, bazen hayatı zorlaştıran bazen de nasıl tepki vereceğimizi bilemediğimiz bu immatüre insanların özelliklerini bilmeyi önemsiyor; onlarla yaşarken, aynı mekanı, iş yerini, okulu, sosyal çevreyi paylaşırken bu yazının bizlere yol göstermesini umuyorum.

Öncelikle immatüre kelimesini biraz açalım. Tam olgunlaşmamış, gelişmemiş anlamına gelen

immatür/immatüre kelimesinin genellikle hayatımızda erken doğmuş ve dolayısıyla gelişimini tam

anlamıyla tamamlayamamış bebekler için kullanıldığını duyarız ancak bazı insanlar tüm fiziksel

gelişimlerini tamamlayıp yetişkinlik hayatına geçmiş bile olsalar ruhsal, bilişsel, duygusal gelişimleri

immatüre bir yapı sergileyebilmektedir. Bu yetişkinler genellikle gelişim düzeylerine göre uygunsuz

davranışlar sergileme eğilimindedirler. Yani bedenleri gelişimini ve olgunluğunu tamamlasa bile

duygusal, düşünsel mekanizmaları çocuksu yapıda bir örüntü ortaya serer. Örneğin 2-3 yaşındaki bir çocuğun ‘ben merkezci’ dönemde olması dolayısıyla, oyuncaklarını paylaşmayı istemesi şöyle dursun ve kendisine ait olmayan nesnelere dahi ‘’benim’’ diyerek inat etmesi, ağlaması, huzursuzluk çıkartması beklendik bir davranımdır. Çünkü duygusal-bilişsel-zihinsel kapasitesi tam zamanına göre işlemekte ve benliğini yeni keşfeden bir organizmanın kendi özerkliğini belirleme çabasını bizlere göstermektedir. Ancak aynı davranımı 3 yaşında bir bebekte değilde 30’lu yaşlarda bir yetişkinde görmeye başlamışsak burada bir soru işareti zihnimizde belirmelidir. Çünkü anneden yeni göbek bağını koparmış bebeğin dünyada bir alan ve özerklik kurması evresini çoktan geçerek, yetişkin yaşamın getirdiği sorumlulukları kabul, bu yaşa uygun baş etme becerileri, kararlılık, muhakeme, kendimize ve diğerlerine yetişkin üslubu ile muamele etme gibi bu yaşların gerekliliklerine uygun davranımlar sergilememiz gerekir. Eğer yetişkin bireyin halen kendi özerk alanı dışındaki şeylere müdahil olma çabasını ve yetki sahibi olmadığında öfke, yıkıcı davranımlar sergilediğini görüyor, kendisine ait olmayan şeylere karşı aidiyet geliştirmekle beraber diğerlerinin hakkını çiğnediğini farkediyorsak 3 yaş sendorumu yaşayan bir ‘’doğmuş ama olgunlaşamamış bir yetişkinle’’ baş başa olduğumuzu düşünebiliriz. Burada yer alan yaşlar örnek olması bakımından sizlerle paylaştığım gelişim dönemlerini ifade ediyor. Ancak yaşı her ne olursa olsun yetişkinlik döneminde olan bir bireyin kendi yaş düzeyinin getirdiği ve gerektirdiği bilgi ve tecrübeyi hayatına adapte ederek yaşamını idame ettirmesi beklenir.

Zira terapilerde en çok dikkat ettiğimiz konulardan birisi de; kişinin mevcut yaşam tecrübelerinin

hayatında ne düzeyde realiteye uygun olarak yeni deneyimlerinde yol gösterici olduğudur. Aksi

takdirde zihinsel, duygusal ve bilişsel kapastesi ile ilgili bir yordama ve hatta konsültasyona ihtiyaç

duyabileceğini varsayarız.

Özetle; yaşımızın getirdiği ve gerektirdiği davranım biçimi, bizim bu güne dek yaşadıklarımız; yani

tecrübelerimizin bize yadigar bıraktığı bilgilerin doğru yorumlanmasıyla elimizde kalanlardır.

Dolayısıyla bundandır ki çok kısıtlı tecrübe kapasitesi olan çocuklar gibi davranmamamız, sadece

bedensel değil zihinsel ve duygusal olarak da gelişmemiz beklenir. En azından yaşımızla doğru orantılı bir olgunluk seviyesine sahip olabilecek içgörüye sahip olmamız ve böyle insanların çevremizde daha çok olması dileklerimle. Kendinize nazik davranın, hoşçakalın.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu