Depremin Psikolojik Hasarları

Merhabalar,

Umuyorum ki güvendesinizdir. 6 Şubat 2023 tarihinden beri ülke olarak derin bir sarsıntı içerisindeyiz. Depremi birebir olarak yaşamayanları ya da hafif sallantı ile geçirenleri bile yoğun bir kaygı halinde görebilirsiniz. Bu ikincil travma dediğimiz çok normal ve olağan bir durumdur. Deprem bölgesinde olmasak da, birebir yaşamış olmasak da izlediğimiz, maruz kaldığımız çok görüntü var. Bireysel olarak önceden yaşadığımız çoğu olaya bağlı olabilen duygusal tepkilerimiz bu dönemlerde farklılıklar gösterebilir:

Bu dönemlerde kendimizi tamamen haberlerden uzaklaştırmak isteyebiliriz, haberleri takip etmeden duramıyor olabiliriz. Korku, umut, öfke, çaresizlik, üzüntü gibi pek çok duygu yaşayabiliriz. Hayata devam etme çabalarımızdan, rutinlerimizden rahatsızlık duyabiliriz. ‘’İnsanlar o haldeyken ben bunu mu yapacağım?’’ cümlelerini kuruyor olmanız çok olağandır. Yemek yediğimiz, duş aldığımız, dışarda üşüdüğümüz zaman bile aklımızdan deprem bölgesindeki insanlar geçebilir ve kendimizi suçlu hissedebiliriz. Uyuyamayabiliriz, kalbimiz sıkışıyormuş gibi hissedebiliriz, sürekli lambaları kontrol etme ihtiyacı hissedebiliriz, odağımız kaybolabilir, kendimizi bir anda gülüp bir anda duygulanırken bulabiliriz. Her zaman kolaylıkla yaptığımız işleri şu anda zorlukla yapıyor olabiliriz. Ya da belki de etrafımızda olup bitenlerle hiç ilgilenmiyormuş gibi gözükmek de istiyor olabiliriz. Bunun gibi ikincil travmanın sonucu olan birçok davranış gösteriyor olabilirsiniz, unutmayın ki anormal bir duruma verdiğiniz normal ve olağan tepkileri gösteriyorsunuz. Bu dönemle baş edebilmek için bildiğiniz en iyi yol bu. Bu yüzden lütfen bu süreç geçerken kendinize izin verin. Neye ihtiyacınız varsa onu yapın. Kendinizi suçlamayın.

Peki nasıl geçecek bu psikoloji?

Bu sürecin içerisinden geçerken kendinize dönüp şunu sorun: Bu kadar haber izlemek beni nasıl etkiliyor? Molaya ihtiyacım var mı? Biraz mola vermek gündemi bıraktığınız anlamına gelmez. Yavaş da olsa, eksik de olsa eski rutinlerinize imkanlar el verdiğince dönebilirseniz bu süreci daha sağlıklı atlatabilirsiniz. Bunu yaparken kendinizi suçlamayın, utanmayın. Başkalarına faydalı olmak istiyorsak önce kendimize faydalı olmak zorundayız. Bugün birçok güzel kalpli insan depremzedelere yardım götürdü, yanlarında destek oldu hatta çoğu kişi onlara yuva oldu. Bakın bu süreç çok hassas. Bu süreçte psikoterapi değil psikolojik ilk yardım çok önemli. Psikolojik ilk yardımı herkes yapabilir. Bu konuda Türk Psikologlar Derneği’nin çok kapsamlı bilgilendirmeleri var. Takip etmenizi öneririm.

‘’BAK- DİNLE – BAĞ KUR’’ der psikolojik ilk yardım. Önce bir bak! Güvenlik, bakım, mahremiyet gibi fiziksel ihtiyaçları korumak ve gözetmek zorundasınız. Herhangi bir şey istiyor mu? Bir şeye ihtiyacı var mı? ‘’Herhangi bir şeye ihtiyacınız olursa çekinmeden bana söyleyebilirsiniz, ben bunun için buradayım’’ demek ilk noktada yeterli olacaktır. Israrcı olmayın. Fazla yardım etme içgüdüsü ile zarar verebilirsiniz dikkat edin. Evlerinize aldığınız, yardıma gittiğiniz kişilere mahremiyet algısını oluşturabilmek için onlara güvenli alanlar oluşturun. ‘’Burada güvendesiniz’’ hissiyatı yaşatabilmek gerekiyor. Kapıyı ya da çadırı tıklatarak, seslenerek yanlarına girmeniz çok önemli. Yanlarında getirebildikleri eşyaları varsa onlara kendi köşelerini hazırlamalarına imkan verin. Her gün belirli saatlerde yapacağınız rutinler oluşturabilirsiniz. Yemek saati, yürüyüş saati gibi aynı zamanlarda yapılan aktiviteler onları dış dünyaya daha rahat hazırlayacaktır. Evdeki, sahadaki işlerinize yardım etmek isterlerse lütfen engel olmayın. Saha/ev işlerine dahil olmak onları aktifleştireceğinden stresle baş edebilme gücünü arttırır. Aidiyet hissini geliştirir. Bu durumda en önemli nokta lütfen merak ettiğiniz için hiçbir soru sormayın. Onların ihtiyaç duyarlarsa, paylaşmak isterlerse anlatabileceklerini belirtin yeterli. Her adımı atarken sıcak ve anlayışlı bir ses tonuna sahip olmaya dikkat edin.

Peki çocuklar ne olacak dediğinizi duyar gibiyim, yazının yetişkin odaklı başlaması tesadüf değil. Oksijen maskesini önce kendimize takmamız gerekiyor ki daha çok yardım edelim. Çocuklarınıza ne kadar yansıtmadığınızı düşünseniz de çocuklar özellikle böyle dönemlerde panik havasını çok iyi hissederler. ‘’Annem normalde bu saatte dizi izler izlemiyor, babam sürekli telefonla birilerini arıyor. ‘’ Rutininizden farklı bir şey yaptığınızda çocuklar bunu hemen hisseder. Üstelik 12 yaşının altındaki çocuklar buna kendinin sebebiyet verdiğini düşünebilir. Bu yüzden olan her şeyi çocuklara yaşına, algı düzeyine göre net ve anlaşılır bir dille anlatmak gereklidir. Aksi takdirde 12 yaşından küçük bir çocuk bugün yaramazlık yaptığı için deprem olduğunu düşünebilir.

Depremi çizerek, oyuncaklarla daha kolay anlatmanız mümkün olabilir. ‘’Bu bir doğa olayı, yerin altında fay hatları var. Bu fay hatları zaman zaman kırılabilir ve buna deprem denir. Depremin etkisiyle sallanabiliriz, güvenlik önlemleri alınmayan binalar yıkılabilir.’’ şeklinde basit bir anlatım yeterli olacaktır. Ansiklopedik bilgi vermenize gerek yoktur. Çocuğunuzun sorularına ‘’bu konu hakkında bir bilgim yok ama gel birlikte araştıralım’’ şeklinde cevap vermeniz bile çocuğunuzun kaygıları ile ilgilendiğinizi ona hissettirir. Böylelikle çocuk, anne ve babasına bakarak şunu söyler ‘’Annem ve babam da endişeleniyor ama bu konu hakkında konuşabiliyorlar. Demek ki ben de endişelenirsem bu konu için ben de onlara soru sorabilirim.’’ Bu yüzden çocuğa yalan söylememek, geçiştirmemek çok önemli. Burada güvende olduğunu ve bunun onun suçu olmadığını, bunu önceden bilemeyeceğinizi ama önlem alabileceğinizi vurgulayarak anlatmanız çok önemli. Net ve güvenilir cevaplar verdiğinizde çocuk ebeveyn figürü aracılığı ile dış dünyayı ve kendini daha güvenilir hissediyor. Aksi durumlarda ne yazık ki çocuk kendini cezalandırabilir.

Yetişkinlerle ortak olan bir konuyla toparlayalım. ‘’Duyguya alan açmak’’

Ağlama, korkacak bir şey yok, beterin beteri var dememek gerekiyor. Piramidin en altında güvenlik ihtiyaçları geliyor, iyi geliyorsa şefkat göstermek gibi. Nasıl ki bir yetişkin saatlerce bu konuyu konuşmaya ihtiyaç duyuyorsa çocuk da saatlerce legoları dizip yıkabilir. Artık yeter demememiz lazım. Belki de buna ihtiyacı var. İhtiyacı neyse ona alan açmak önemli. Ah vah tüh dediğimizde, acıdığımızda travma sonrası büyüme dediğimiz kavramı sabote ediyoruz. Travma sonrası herkes stres bozukluğu yaşamıyor. Destek ve kaynakla daha da güçlenip çıkabiliyor.

Dilerim, doğru destek ve kaynaklarla ülke olarak bu travmadan da büyüyerek çıkarız.

Birbirimize iyi geldiğimiz canım ülkem, Allah’a emanet olun.

Sevgilerimle 

 


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu