Karaciğer, vücudumuzda fabrika gibi birçok biyokimyasal süreci düzenleyen hayati bir organdır. Karaciğeri etkileyen çok sayıda hastalık vardır. Bu hastalıklardan toplumumuz için en önemlisi daha önceki yazılarda açıkladığımız kronik hepatit B idi. Karaciğerde yapısal ve fonksiyonel bozukluklara yol açan önemli tablolardan birisi de karaciğerdeki yağlanmadır.
Alkol dışı nedenlere bağlı karaciğer yağlanması günümüzde kronik karaciğer hastalıklarının en önemli nedeni olmaya başlamıştır. Özellikle beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler ve obezite hastalığın sıklığının giderek artmasına yol açmaktadır. Bu hastalık basit karaciğer yağlanması şeklinde kalmayıp ileriki süreçte özel önlemler alınmazsa yoğun karaciğer iltihabına ve hatta siroza kadar gidebilmektedir. Bu hastalık ilk olarak 1980 yılında Ludwig tarafından tanımlanmış ve araştırmalar son yıllarda yoğunlaşmıştır. Yağlı karaciğer hastalığı çoğunlukla karaciğer testlerini bozmadan basit yağlanma şeklinde seyretmesine rağmen bugün karaciğer fonksiyon bozukluğunun toplumdaki en sık nedeni yağlı karaciğerdir ve toplumun yaklaşık %25’i gibi oldukça büyük bir kesimini etkilemektedir.
Yağlı karaciğer sıklıkla diğer metabolik anormallikler ile birlikte görülmektedir. Son yıllarda özellikle insülin direncinin karaciğer hasarındaki rolü üzerinde önemli gelişmeler sağlanmış ve bu bulgular tedaviye yönelik ümit verici yeni yaklaşımların geliştirilmesine yol açmıştır. Yine başta obezite ve insülin direnci zemininde metabolik sendrom olmak üzere hastalığın ilişkili olduğu durumların önlenmesi ve tedavisi hastalığa yaklaşımda giderek daha çok ön plana çıkmaktadır. Dolayısıyla yağlı karaciğer gelişiminde en önemli risk faktörü obezite, şeker hastalığı, kan yağı yüksekliği ve hipertansiyon parametrelerinden oluşan metabolik sendromdur.
Yağlı karaciğer hastalığı olan hastalarda genellikle şikâyet yoktur. Halsizlik, bitkinlik, büyümüş karaciğere bağlı karın sağ üst bölgesinde dolgunluk hissi ve hafif ağrı olabilir. İleri karaciğer hastalığı gelişen vakalarda ise son dönem karaciğer yetmezliğinin tüm bulguları görülebilmektedir. Bu hastalarda genellikle başka amaçla yapılan karaciğer fonksiyon testlerindeki hafif-orta ALT/AST yükselmeleri veya ultrasondaki yaygın beyazlık artışı yağlı karaciğerden şüphelenilmesini ve hastanın bu amaçla araştırılmasını sağlar. İleri karaciğer zedelenmesi düşünülen hastalarda veya diğer karaciğer hastalıklarıyla ayırıcı tanı amacıyla biyopsi yapılabilir.
Yağlı karaciğer hastalarında doğal seyri etkileyen en önemli tablo şeker hastalığı varlığıdır ve bu hasta gurubunda ölüm oranları belirgin olarak daha yüksektir. Yapılan bazı araştırmalar nedeni bilinmeyen sirozların %70’inin yağlı karaciğer hastalığı ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Yağlı karaciğer hastalığı sonuç olarak karaciğer sirozuna ilerleme potansiyeli olan bir durumdur. Bu nedenle mutlaka tedavisi gereklidir.
Sonuç olarak yağlı karaciğer hastalığının belli bir şikâyet yapmaması onun masum bir durum olduğunu söylemez. Konuyu tersten almak gerekirse obezitesi veya şeker hastalığı olan her hasta yağlı karaciğer tablosu açısından sistematik takiplere alınmalı ve hastalık önemsenmelidir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.