Günümüzde, çocuk sahibi olmayı deneyen her yedi çiftten biri infertilite ile karşılaşmaktadır. Bir yıl boyunca korunmasız ilgi sonrası çiftlerin %15 inde gebelik elde edilmemekte, ikinci yılın sonunda bu oran %10 olmaktadır. Değişen hayat şartları nedeniyle infertilite oranları yıllar içerisinde giderek artmaktadır.Eğitim ve meslek nedeniyle bebek isteğinin ertelenmesi nedeniyle artan “anne yaşı”, olumsuz etraf ve beslenme şartları, alkol ve sigara tüketimi ve gerilim doğurganlığı azaltmaktadır. 2025 yılında tüm dünyada 10 milyondan fazla çiftin bebek sahibi olmakta zorluk yaşayacağı düşünülmektedir.
Çocuk sahibi olmakta zorluk yaşayan her çift kesin “infertil” değildir. Kimi durumlarda çok kolay tedaviler kullanılarak, kimi durumlarda ise çift yalnızca motive edilerek gebelik elde edilebilmektedir. Elbette bu küçük sihirli dokunuşların gerisinde çiftin çok düzgün kıymetlendirilmesi sonucunda alınan kararlar mevcuttur.
Bazı çiftlerde ise hakikaten çözülmesi gereken sorunlarla karşılaşılmaktadır ve burada tıbbi grubun bilgi birikimi, deneyimi, kâfi teknolojik ve medikal donanım imkanları devreye girmekte ve bu sayede günümüzde artık çok sayıda sorun çözülebilmektedir.
İnfertil çiftlerin bir kısmında ise bir meseleye ulaşılamamakta ve bu durum “açıklanamayan infertilite” olarak tanımlanmaktadır. Halbuki gerçekte bu çiftin “henüz açıklanamamış” sıkıntıları vardır. Tahminen günümüz teknolojisi şimdi durumu açıklayamamaktadır tahminen de hastanın tedavi süreci ilerledikçe mümkün sorun açığa çıkarılabilecektir.
Yukardaki bilgiler ışığında da görülmektedir ki; her çift kendine özeldir ve infertilite araştırılması ve tedavisinde temel olan “çifte özel yaklaşım” dır. Hatta günümüzde infertilite değerlendirmesi ve tedavisinde bilimin geldiği son nokta artık yalnızca her çiftin değil, her siklusun ve hatta her yumurta ve her spermin özel olduğu gerçeğidir. İnfertilite çalışmalarımızda bu yüzden hastalarımızla çok yakın bağlantıda olmayı ve onları mümkün olduğu kadar yeterli tanımayı hedeflemekteyiz. Bu sayede hem hastalarımızla birbirimize yüksek moral takviyesi aktarmakta hem de kuvvetli süreçlerde karşılıklı inanç hissimizi çarçabuk koruyabilmekteyiz.