Travmatik Çene Kırıklarının Tedavisi

Çene ve yüz bölgesinde düşme, çarpma, darbe gibi travmalar sonucu oluşan yaralanmalar; yumuşak dokuyla sınırlı kalmayıp diş ve çevre sert dokularda bütünlüğün bozulmasıyla sonuçlanabilir. Çene-yüz bölgesinde oluşan yaralanmalarla ilgili ilk dikkat edilmesi gereken durum, bu bölgeleri etkileyen travmaların aynı zamanda kafa kaidesini de etkileyebilme ihtimalinin olmasıdır. Hayati önem arz eden baş-boyun yaralanması olma ihtimaline karşın atılacak ilk adım, hastanelerin acil birimlerine başvurmaktır. Bu nedenle hasta ilk olarak bu konuda donanımı olan sağlık kuruluşuna sevk edilmelidir. Acil kliniklerinde radyografik baş-boyun tetkiklerinin incelenmesinden sonra yapılan tıbbi muayene sonucu hayati bir risk yok ise ve çene yüz-bölgesinde bir kırık mevcut ise atılacak ikinci adım en yakın ağız, diş ve çene cerrahisi uzmanına başvurmaktır. Bu başvuru, acil doktoru tarafından yapılan sevk ile veya hastanın kendi istek ve imkânları doğrultusunda yapılabilmektedir. Çene yaralanmalarına müdahalenin hızlı bir şekilde yapılması gerektiği unutulmamalı, zaman kaybetmeden çene cerrahisi uzmanına başvurulmalıdır.

Diş ve çene yaralanmalarında acil sağlık kuruluşunda da tavsiye edileceği üzere tetanoz aşınızı yaptırmanız tedavi protokolünün bir parçasıdır.

Çenenize kırığa neden olabilecek bir darbe aldıysanız ve hastanede acil müdahaleniz tamamlandıysa yapmanız gerekenler sırasıyla şöyledir;

  • En yakın çene cerrahına başvurmalısınız.
  • Çenenizi mümkünse açmadan ve hareket ettirmeden beklemelisiniz.
  • Çene kırığı şüphesi var ise mutlaka X-RAY alındıktan sonra muayene yapılmalıdır.
  • Yaralanma sonrası ve tedavi süresince yumuşak diyet ile beslenilmeli, çiğneme yapılmamalıdır.
  • Tedaviye başlandığında çene cerrahının tedavi planı doğrultusunda hareket edilmeli ve tavsiyelerine harfiyen uyulmalıdır.

Çene kırığı tedavisi nasıl yapılır?

Çene kırıklarının tedavisinde erken müdahale, tedavi başarısı için en önemli faktördür bu yüzden hiç zaman kaybetmeden tedaviye başlanılmalıdır. Çene bölgesinde bir sekel kalmaması için, kırık çeneye en geç iki gün içinde; darbe sonucu kırılan veya yerinden çıkan dişe ise olabildiğince hızlı 1-2 saat hatta mümkünse daha erken bir sürede müdahale edilmesi gerekmektedir.

Çene kemiklerinin karmaşık bir eklem sistemine sahip olmaları ve pek çok kasın farklı yönlerdeki kuvvetlerinin etkisine maruz kalmaları nedeniyle kendi kendine iyileşmeye bırakılması sakıncalı ve riskli olabilmektedir. Müdahaleler genelde çenelerin birbirine bağlanması ve sonrasında kırık hattının osteosentez plaklarıyla sabitlenmesi şeklinde gerçekleştirilmektedir.

Dişinizde bir kırık veya yerinden çıkmış bir diş var ise;

  • Kırık parça serum fizyolojik içinde veya bu temin edilemiyorsa süt içinde korunup hızlı bir şekilde kliniğe gelmelisiniz.
  • Darbe sonucu diş kırılmayıp bir miktar bulunduğu yuvadan çıkmış ise, dişi daha fazla yerinden çıkartmaya çalışmadan kliniğe başvurmalısınız.
  • Darbe sonucu diş yuvasından tamamen çıkmış ve yere düşmüş ise dişin kök yüzeyine dokunmadan serum fizyolojik içinde mümkün olan en hızlı şekilde kliniğe başvurun. Böyle bir durumda serum fizyolojiye ulaşamıyorsanız yere düşen dişi duru suyla yıkayıp süt veya hastanın kendi tükürüğü içinde muhafaza ederek kliniğe başvurmalısınız.

Diş Travmalarının Tedavisi Nasıl Yapılır?

Sert bir cismin neden olduğu diş kırıkları acil tedaviye ihtiyaç duymanıza neden olur. Böyle bir durumda kırılan dişinizde ağrı olmasa bile diş hekimi muaynesi ve müdahalesi ileride oluşabilecek daha ciddi komplikasyonların önüne geçecektir.

Dişinizde meydana gelen kırıklar, kırık hattının kapsadığı diş dokusuna göre farklı tedavi yöntemleri ile tedavi edilmektedir.

Aşağıda görülen diş kırığı tiplerine göre farklı tedavi seçenekleri uygulanmakta ve uygulanan tedavi süreleri 6 ay ve 2 yıl arasındaki değişebilmektedir. Örneğin travma sonrası kanal tedavisi yapmaya gerek görülmemiş bir diş 6 ay ila 2 yıl arasındaki süreçte kanal tedavisine ihtiyaç duyabilmektedir. Yine travma sonrasında vitalite testlerine negatif yanıt veren diş; 6 ay sonra canlı yanıt verebilmektedir.

Dişinizde oluşan kırıkların formu aşağıdaki örneklerdeki gibi olabilmektedir. Dişinizdeki kırığın formu nasıl olursa olsun kırılan parça kaybolmadıysa, kırık parçayı bir bardak serum izotoniğin içinde, serum bulamıyorsanız bir bardak süt içinde veya hastanın kendi tükürüğü içinde muhafaza ederek acil bir şekilde bir diş kliniğine başvurmanız tedavinin başarısı için çok önemlidir.

Mine Çatlağı

Diş dokularında tam kırık oluşmamıştır, mine düzeyindeki çatlaklar şeklinde gözlemlenir. Bazı durumlarda erken dönemde hassasiyet yapabilir. Böyle durumlarda flor uygulamaları ve hassasiyet tedavisi yapılabilmektedir. Ancak çoğu durumda mine çatlağı olgularında bir tedaviye gerek duymadan takip yeterli olmaktadır.

Bu tip çatlaklar bir travma sonucunda oluşabildiği gibi sıklıkla gece diş sıkan hastaların diş minelerinde de karşımıza çıkmaktadır.

Mine Kırığı

Basit kırıklar arasında yer almaktadır. Bu vakalarda takip ile ilerde oluşabilecek komplikasyonların önüne geçilebileceğinden 6 aylık kontrol randevuları düzenlenebilir.

Mine Dentin Kırığı

Basit kırıklar içinde yer alırlar. Çoğu durumda kırık bölgenin restorasyonu yeterli olmaktadır. Ancak travmanın diş kökünde yarattığı sarsıntı takip süresince hassasiyetlere ve pulpa iltihaplarına neden olabilmektedir. Bu nedenle 3-6-12 aylık dönemlerde takip edilmelidir.

Kompleks Diş Kırığı

Dişin canlı olan pulpa dokusunu da ilgilendiren bu tip kırıkların tedavisinde dişin kök gelişimi ve açılmış pulpa dokusunun miktarına bağlı olarak tedavi seçenekleri değişkenlik göstermektedir. Amputasyon, apeksogenezis, apeksifikasyon, kanal tedavisi ve restoratif işlemler uygulanabilecek tedaviler arasındadır.

Kök Kırıkları

Kırığın kapsadığı kök bölgesi ve kırığın yönüne bağlı olarak çekim, ortodontik veya cerrahi ekstüzyon+kanal tedavisi, kanal içi post ve kron tedavileri uygulanabilmektedir. Son yıllarda bu tip kırıklarda kanal tedavisi ve beraberinde MTA kullanımı ile dişin ağızda kalmasını sağlayan çalışmalar yayınlanmıştır.

Avülsiyon

Dişin kemik soketinden tamamen çıkması sonucu dişi kemiğe bağlayan tüm bağ dokularının kopmasına neden olan travma tipidir. Bu durumda hasta kök yüzeyindeki dokuları nemli tutmak adına serum veya bir bardak sütün içine koyarak en kısa sürede bir diş kliniğine başvurulmalıdır.

Hekim tarafından tedavisi esnasında dezenfeksiyonu takiben diş reimplante edilerek komşu dişlere splintlenir. Kök gelişimi tamamlanmamış erken reimplante edilebilen (ilk 45 dakikada veya düzgün saklama koşullarında ilk 24 saat) dişler yeniden vitalite kazanabilme ihtimali nedeniyle takibe alınır. Geç reimplante edilen dişler eğer kök gelişimlerini tamamlamamışlarsa apeksifikasyon tedavisi ile kök gelişimlerinin tamamlanması sağlanabilir. Kök gelişimini tamamlamış avülse dişler reimplante edildikten bir süre sonra kanal tedavisi uygulanır.

Diş hekiminin reimplante ettiği dişler komşu dişlere splintlenerek 2-4 hafta süreyle splintli bir şekilde takip edilmelidir. 4 haftanın sonunda splint çıkartılıp 3-6-12 aylık dönemlerde kök rezorpsiyonu açısından kontrolleri yapılmalıdır.

Ekstrüzyon ve İntrüzyon

Dişin bulunduğu soketten bir miktar çıkması ekstrüzyon olarak tanımlanır. Dişin bulunduğu soketin içine gömülmesi ise intrüzyon olarak tanımlanır. Her iki durumda da tedavi yaklaşımı aynıdır; dişin orijinal pozisyona repozisyonu ve sonrasında splintlenerek stabilizasyonu sağlandıktan sonra 3-6 haftalık kontrol seanslarıyla en az 6 ay boyunca takip yapılır. Gerekli durumlarda kanal tedavisine başlanabilir. Bu dişlerin 3-6-12 aylık dönemlerde kök rezorpsiyonu açısından takibi gerekmektedir.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu